6 Şubat 2016 Cumartesi

Allah = İmraetun (Kadın)

Kuran yazıcısı (!) Allah’ın kim olduğunu kendi dilinden, seçtiği kelimelerden öğrenelim;

Enam 101:

Gökleri ve yeryüzünü örneksiz olarak yaratandır. O’nun nasıl oğlu olur ki, eşi olmamıştır. Ve herşeyi, O yarattı. Ve O, herşeyi bilendir.


Cin 3:

Hakikat şu ki, Rabbimizin şânı çok yücedir. O, ne eş ne de çocuk edinmiştir.


Bu ayetlerde Allah’ın bir “eşinin” olmadığı ifade ediliyor. Ayetlerde Allah’ın olmayan “eşini” kasten “sahibetun” kelimesi kullanılıyor. Kuranın genelinde karşımıza çıkan “eş” anlamındaki “zevc” kelimesi yerine “sahibetun” kelimesi Allah için özellikle kullanılıyor.

Sahibetun: صَاحِبَةً

Ayetlerde Allah’ın olmayan eşini kasten geçen “sahibetun صَاحِبَةً ” kelimesi bu iki ayetin dışında bir ayette daha aynı yazımla geçiyor. Aynı kelimemiz bu sefer “arkadaş” olarak meallendirilmiş:

Kehf 37:

Onunla konuşan arkadaşı (sahibuhu), ona dedi ki: “Seni, topraktan, sonra bir nutfeden yaratan sonra da seni bir adam (raculen) hüviyetine sevva edeni, sen inkâr mı ediyorsun?”


Sahibuhu: صَاحِبُهُ 

Kehf Suresi’nin bu ayetinden şunu anlıyoruz; ayette bahsi geçen ve aralarında konuşan iki kişiden birisi Allah’ın “eşini” ifade eden aynı kelime ile anılıyor. 

Bu ayette konuşanlar kim peki?

Kehf Suresi’nin 32. ayetinde ise bu konuşan iki kişinin “erkek (raculen)” olduğunu anlıyoruz:

“Onlara, iki adamın durumunu örnek ver. İkisinden birisine üzüm bağından iki bahçe kıldık (yaptık). Ve ikisini de hurmalıklarla kuşattık (çevirdik). Ve ikisinin arasında ekinler bitirdik.”

Raculeyni: iki erkek: رَجُلَيْنِ

Böylelikle Kuran yazımına göre; iki erkekten birisi ile Allah’ın olmadığı söylenen “eşinin” aynı kelime ile ifade edildiğini anlıyoruz.

İki erkekten birisi (sahibuhu): صَاحِبُهُ =raculen

Allah’ın olmayan eşi (sahibetun): صَاحِبَةً = (raculen)

Bu ilişki bize şu sonucu verir; Allah’ın olmadığı söylenen eşinden kasıt bir erkektir (raculen). (Kuran'la sınırlı kelime yapısına göre durum budur.)

Eğer “raculen” kelimesi Kuran'da Allah’ın “eşi” anlamındaki aynı kelime ile anılıp yazılıyorsa ve Allah da buna sahip olmayıp onun karşısında yer alıyorsa; Allah'ın durumu “raculen” kelimesi ile zıt bir konumdadır diyebiliriz.

“raculen (erkek)” kelimesinin zıttını bize veren ayet ise (yukarıdaki Kehf Suresi'nin 32. ayetindeki konuşan "iki erkek (raculeyni رَجُلَيْنِ )" kelimesinin de aynen geçtiği) Bakara Suresi’nin 282. ayetidir;

49. raculun : bir erkek
50. ve imraetâni : ve iki kadın


“raculen (erkek)” kelimesinin zıt anlamlısı “imraetun (kadındır)”.

Allah’ın olmadığı söylenen eşi “sahibetunu” kelimesi bizi doğrudan “raculen’e (erkeğe)” götürüyorsa Allah’ın sahip olduğu konum “raculen'in” zıttı olan “imraetun”dur, kadındır. Bunu bize söyleyense Kuran'ın kendisidir.

Ek-1:

şimdi bir soru soralım ve ayetlerdeki aynı "yazım" mevzusunun önemini ortaya koyalım;

ilk mesajımda Enam Suresi'nin 101. ayetini verdim, Allah'ın bir "sahibetun"unun olmadığı ifade ediliyordu;

8. ve lem tekun : ve olmamıştır
9. lehu : onun
10. sâhıbetun : zevce, hanım, eş


"ve olmamıştır onun sahibetunu"

bu ifadedeki "sahibetun" kelimesinden önceki "ve olmamıştır onun" ifadesinin Arapçası şu şekildedir;

ve lem tekun lehu: وَلَمْ تَكُنْ لَهُ

bu ifade aynı yazımla Kuran'da başka nerede geçer; 

18:43: ve olmamıştır onun grup (fietun).
17:111:ve olmamıştır onun ortağı (şerikun).
25:2: ve olmamıştır onun ortağı (şerikun).
112:4: ve olmamıştır onun dengi (kufuven).

"sahibetun" kelimesinin öncesinde geçen "ve lem tekun lehu" yukarıdaki ayetlerden sadece ilk ayet olan 18:43'de doğrudan Allah'ı değil de bir başkasına hitaben geçiyor, (bu ayet ayrıca ifadenin harekeli haliyle birebir aynı geçtiği tek ayet) bu kişi kim peki?

bu kişi, ilk mesajımda yazdığım Kehf Suresi'nin 37. ayetindeki "raculen".

Allah'la anılan "sahibetun (eş)" başka Kehf Suresindeki "sahibetun (arkadaş) başka ise; Allah ile anılan "sahibetun" kelimesinin öncesindeki ifadeler bizi neden yine Kehf Suresi'ndeki aynı ayetlere götürüyor?

Ek-2:

Kuran'ın aslını oluşturan antik metinlerde harekeler, noktalama işaretleri yoktu, eğer sonradan eklenmiş olan bu işaretlere göre kelimeleri dişi erkek ayrımına göre ele alırsak işin özünü kaçırmış oluruz, bu kelimeleri zamanında işlerine göre evirip çevirenlerin oynuna gelmiş oluruz.

umraetun (kadın) kelimesi Kuran'daki kritik kelimelerden birisidir, bu kelime Arapça mīm rā hamza (م ر أ) kökünden geliyor. Bu kök harflere denk gelen İbranice kök מָרֵא kökü;

מָרֵא : Lord

Eski Ahit'in İbranicesinde bu kök "Lord" anlamında 4 ayette geçiyor, 4 ayetin de geçtiği kısım "Daniel". Bu 4 ayetten ikisinde "Lord" kelimesinden kasıt "Rab" yani Allah. Bir tanesini ele alalım;

Daniel 2-47:

’ĕ-lā-hă-ḵō-wn: your God
 : is a Pro
’ĕ-lāh : a God
’ĕ-lā-hîn : of gods
ū-mā-rê : and a Lord
mal-ḵîn : of kings

"Tanrın gerçekten tanrıların Tanrısı, kralların Efendisi (umare)"

bu ayette "umare"nin karşlığı olarak bahsedilen "tanrı" olara geçen "elah (אֱלָהּ)" kelimesi koskoca Eski Ahit'te sadece Daniel ve Ezra kısmında geçiyor ve bu kelime Kuran'daki "Allah" kelimesinin Eski Ahit'teki kök karşılığıdır.

Eski Ahit'in İbranicesi ki İbranice Arapçanın kökenidir bize şunu işaret ediyor; Kuran'daki Allah'ın ve kadın'ın (umraetun) kök karşılıkları Eski Ahit'te bir arada anılıyor; elah elahin, umare malkin

Şimdi Kuran'da yapmış olduğum "Allah=Umraetun" çıkarımının Eski Ahit'te de karşılık bulmasına, birlikte anılıyor olmasına tesadüf diyebilir miyiz?

-0-

şimdi gelelim ikinci soruya; Eski Ahit'te "umare malkin (Kralların Efendisi)"nden kastın "elah (Allah)" olduğunu gördük. 

"umare malkin" ifadesindeki;

- "umare (efendi)" kelimesinin Kurandaki karşılığı "umraetun (kadın)"

-"malkin (kral)" kelimesinin Kurandaki karşılığı "melike (kral)"

peki Kuran'daki "umraetun melike (kral kadın)" kim?

Sorumuzun cevabı Saba Melikesi:

Neml -23:

1. innî : muhakkak ki ben, gerçekten ben
2. vecedtu : buldum
3. umreeten : bir kadın, bir hanım
4. temliku-hum : onlara melik olan,
5. ve ûtiyet : ve verildi
6. min kulli şey'in : herşeyden
7. ve lehâ : ve ona, onun var
8. arşun : arş, taht
9. azîmun : büyük


Kuran'daki "umraetun melike"nin özelliği nedir, büyük bir arşa sahip olması, tıpkı aynı surenin 26. ayetinde söylenen Allah'ın sahip olduğu gibi büyük bir arş sahibi, Kuran'daki Umreeten Melike ile Allah ikisi de büyük arş sahibi, anı şeylere sahip olmakla anılıyor olması boşuna değil.

A'la Allah / A'la Kadın (Kuran - Eski Ahit Kıyaslaması)

Din adına işlenen onca zulme inat bir parça daha sallayalım Kuran'nın yalancı tahtını;

A’la” kelimesi Kuran’da Allah’ın bir sıfatı olarak geçen bir kelime. Kelime anlamı olarak “en yüce, en yüksek” anlamlarına geliyor. Kuran’da ayrıca 87. Surenin ismi de “A’la”;

Ala Suresi -1:

“Rabbinin “Âlâ” ismini tesbih et.”


Allah’ın bir sıfatı olarak sıkça Kuran’da geçen “a’la” kelimesine biraz yakından bakalım. Bu kelime yüksek olmak anlamındaki a-v-l (ع ل و) kökünden geliyor. Kuran’da a’la kelimesi ile aynı kökten gelen ancak Allah’ın sıfatının dışında kullanılan başka kelimeler de var.

Şimdi a’la kelimesinin Arapça kökünü esas alarak bu harflerin İbranice karşılıklarını bulup, bu kökün İbranice Eski Ahit’te nasıl geçtiğine bakalım.

علي

From root ع ل و (ʿ-l-w). Cognate with Hebrew עָלָה ('alá).


Kuran’daki “a’la” kelimesinin İbranicedeki karşılığının עָלָה ('alá) kökü olduğunu görüyoruz. Eski Ahit’in İbranicesinde bu kökten gelen ve özellikle “gelmek, varmak” anlamına gelen çok sayıda kelime bulunmakta. Eski Ahit’te עָלָה ('alá) kökünden gelen bu İbranice kelimelere aşağıdaki linkten bakılabilir, 888 defa bu kökün geçtiğini görüyoruz.

http://biblehub.com/hebrew/5927.htm

peki 888 kullanım içerisinde עָלָה ('alá) kelimesi Kuran’daki gibi “en yüce, en yüksek” anlamında hiç geçiyor mu? 

Bakabildiğim kadarıyla özellikle iki ayette עָלָה ('alá) kökünün tıpkı Kuran’daki kullanım gibi Allah’ın bir sıfatı olarak geçtiğini görüyoruz; bunlar Zebur 47:9 ve 97;9;

Zebur 47:9:

Ulusların önderleri, İbrahim'in Tanrısı'nın halkıyla bir araya gelmiş; Çünkü Tanrı'ya aittir yeryüzü kralları.O çok yücedir.

Zebur 97:9:

Çünkü sensin, ya RAB, bütün yeryüzünün en yücesi, Bütün ilahların üstündesin, çok ulusun.


İşin ilginç tarafı, עָלָה ('alá) kökü bu iki ayetin dışında bir ayette daha bir şeyin “yücesi, üstünlüğü” anlamında geçiyor. Bu ayet ise Özdeyişler 31:29;

Özdeyişler 31:29:

“Soylu işler yapan çok kadın var, Ama sen hepsinden üstünsün” der.


Görüldüğü gibi bu sefer karşımıza bir kadın çıkıyor ve עָלָה ('alá) kökü bu sefer “üstünlük” anlamında bir kadının sıfatı olarak geçiyor. Özdeyişler 31. Bölümünde kastedilen bu kadın “Erdemli Kadın” başlığı altında anlatılıyor. (Bkz.)

Kısaca toparlayacak olursak; Kuran’da Allah’ın önemli bir sıfatı olarak geçen “a’la” kelimesi Eski Ahit’te benzer anlamda iki şey için geçiyor; birisi yine Allah için diğeri ise erdemli bir kadın için. Allah ile aynı sıfatla anılan, övülen bu kadın kim peki? “A’la” sıfatının Eski Ahit’teki yansıması ve Kuran’daki anlamına benzer kullanımı karşımıza “Allah = Kadın” ilişkisini çıkartıyor ki bunun en mantıklı karşılığı “Tanrıça”dır. 

Yukarıda עָלָה ('alá) kökünün Özdeyişler 31:29. ayetinde erdemli kadının üstünlüğü için geçtiğini söylemiştik, bu ayetten bir önceki ayete bakın;

Özdeyişler 31:28:

“Çocukları önünde ayağa kalkıp onu kutlar, Kocası onu över.”

קמו בניה ויאשרוה בעלה ויהללה׃

“Kamu baneha way-asseruha, ba’lah way-hallah”


Bu ayette aynı kadına atfen “kutlamak” olarak geçen kelimemizin kökü:

Original Wordאשר 
Transliteration: ashar
Phonetic Spelling: (aw-shar')
Short Definition: guide


Bir Tanrıçanın adı olan “Asherah” kelimesi ayette geçen bu kökten gelmektedir. 

The name Asherah comes from the common Hebrew verb אשר (asher) (Bkz.)

kısacası “a’la” olarak anılan bu erdemli kadına bir önceki ayette Tanrıçanın adı olan “Asherah” şeklinde seslenilmektedir diyebiliriz. Aynı kökten gelme durumunu esas aldığımızda bir önceki ayetin şu şekilde de çevrilmesi mümkündür;

“Çocukları önünde ayağa kalkıp Asherah diye seslenir, Kocası ona Tanrıça diye seslenir.”

Bu ayetteki “Asherah” anlatımına ilişkin linkini paylaşacağım ve bir yabancı tarafından yıllar öncesi hazırlanmış şu videoya da özellikle göz atmanızı isterim, videonun altında ilave açıklamalar bulunmakta.

https://vimeo.com/9256708

Kuran’da Allah’ın sıfatı olarak geçen bir kelime (a’la) köken itibariyle Eski Ahit’te Allah’ın dışında erdemli bir “kadın” için söyleniyor ve bu kadına aynı zamanda “Asherah” kelimesinin köküyle sesleniliyor; 

Kuran: “a’la” = Allah
Eski Ahit: “a’la” = Allah + Kadın (Ashar (אשר)/Asherah (אשרה))


Kuran’daki Arapça kelime köklerinin İbranice Eski Ahit’teki karşılıkları ve istisnai kullanım şekilleri Kuran’ın özünü de gözler önüne seriyor, tıpkı Eski Ahit’in kendisi gibi tanrıça inancının ve anlatımının tam olarak bu kitaplardan silinip atılamadığını ortaya koyuyor. Kuran da Eski Ahit gibi kökeni itibariyle baba tanrının yanı sıra ana tanrıça inancından da bahseden eski putperest antik metinlere dayanmaktadır. Kutsal diye yutturulmaya çalışılan bu kitaplardaki yazımlar aynı kökten veya birbirlerinin kopya edilişlerinden oluşturuldukları için aralarında yapılan kıyaslamalar ve istisnalar kelimelerin gerçekte ne anlam taşıdıklarını ortaya koyuyor. Tabi daha eski olan metin öze daha yakın olduğu için sonrakini açıklamakta daha doğru bir bilgi sunuyor.

(Not: “a’la” kelimesinin karşılığı olan İbranice “a’la” kökünün 888 kez Eski Ahit’te farklı anlamlarda kullanıldığını ve bunca kullanım içerisinden Kuran’dakine benzer manada “bir şeyin yüceliği” anlamında 3 ayette (ikisi Allah, birisi kadın için) geçtiğini belirtmiştim. Bunların dışında söz konusu “a’la” kelimesinin benzer bir anlamda kullanımı olmadığını kesin olarak teyit edebilmek için diğer farkı anlamlardaki kullanımların tamamına bakmak gerekiyor. Bu konuda yardımcı arkadaşlar olursa sevinirim. Eğer kesin olarak “a’la” kelimesinin karşılığı “asherah” köküyle anılan bir “kadınla” sınırlı kalırsa Kuran’daki “a’la” diye anılan Allah’ın da aslında ne olduğuna dair büyük bir ipucu yakalanmış olacak.)

İlyas, Elyasa.. Tanrıçanın Peygamberleri!



İlyas Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam dinlerinde kutsal bir peygamberdir. Bu başlıkta Eski Ahit ve daha sonrasında Kuran anlatımından hareketle İlyas’ın gerçekte kimin peygamberi olduğuna değinmeye çalışacam.

İlkin linkini paylaşacağım kitaptaki bilgiyi aktaralım; The Ancient Near East adlı kitapta; Eski Ahit’te bilinenin tersine Tanrıça Asherah’a karşı tamamıyla olumsuz bir anlatımın bulunmadığı özellikle İlyas ve Elyesa peygamberlerin Tanrıça Asherah ve putlarına karşı her hangi bir olumsuz söyleminin bulunmadığı ifade edilmektedir.

Bu bilgiyi dikkate alarak Eski Ahit’te İlyas peygamber ile Tanrı Baal ve Tanrıça Asherah bahsinin geçmiş olduğu kısmı aynen almak istiyorum;

Eski Ahit : 1 Krallar 18:

İlyas Karmel Dağı'nda

16 Ovadya gidip Ahav'ı gördü, ona durumu anlattı. Bunun üzerine Ahav İlyas'ı karşılamaya gitti.

17 İlyas'ı görünce, “Ey İsrail'i sıkıntıya sokan adam, sen misin?” diye sordu.

18 İlyas, “İsrail'i sıkıntıya sokan ben değilim, seninle babanın ailesi İsrail'i sıkıntıya soktunuz” diye karşılık verdi, “RAB'bin buyruklarını terk edip Baallar'ın ardınca gittiniz.

19 Şimdi haber sal: Bütün İsrail halkı, İzevel'in sofrasında yiyip içen Baal'ın dört yüz elli peygamberi ve Tanrıça Aşera'nın dört yüz peygamberi Karmel Dağı'na gelip önümde toplansın.”

20 Ahav bütün İsrail'e haber salarak peygamberlerin Karmel Dağı'nda toplanmalarını sağladı.

21 İlyas halka doğru ilerleyip, “Daha ne zamana kadar böyle iki taraf arasında dalgalanacaksınız?” dedi, “Eğer RAB Tanrı'ysa, onu izleyin; yok, eğer Baal Tanrı'ysa, onun ardınca gidin.” Halk İlyas'a hiç karşılık vermedi.

22 İlyas konuşmasını şöyle sürdürdü: “RAB'bin peygamberi olarak sadece ben kaldım. Ama Baal'ın dört yüz elli peygamberi var.

23 Bize iki boğa getirin. Birini Baal'ın peygamberleri alıp kessinler, parçalayıp odunların üzerine koysunlar; ama odunları yakmasınlar. Öbür boğayı da ben kesip hazırlayacağım ve odunların üzerine koyacağım; ama odunları yakmayacağım.

24 Sonra siz kendi ilahınıza yalvarın, ben de RAB'be yalvarayım. Hangisi ateşle karşılık verirse, Tanrı odur.” Bütün halk, “Peki, öyle olsun” dedi.

25 İlyas, Baal'ın peygamberlerine, “Kalabalık olduğunuz için önce siz boğalardan birini seçip hazırlayın ve ilahınıza yalvarın” dedi, “Ama ateş yakmayın.”

26 Kendilerine verilen boğayı alıp hazırlayan Baal'ın peygamberleri sabahtan öğlene kadar, “Ey Baal, bize karşılık ver!” diye yalvardılar. Ama ne bir ses vardı, ne de bir karşılık. Yaptıkları sunağın çevresinde zıplayıp oynadılar.

27 Öğleyin İlyas onlarla alay etmeye başladı: “Bağırın, yüksek sesle bağırın! O Tanrı'ymış. Belki dalgındır, ya da heladadır, belki de yolculuk yapıyor! Yahut uyuyordur da uyandırmak gerekir!”

28 Böylece yüksek sesle bağırdılar. Adetleri uyarınca, kılıç ve mızraklarla kanlarını akıtıncaya dek kendi kendilerini yaraladılar.

29 Öğlenden akşam sunusu saatine kadar kıvrandılar. Ama hâlâ ne bir ses, ne ilgi, ne de bir karşılık vardı.

30 O zaman İlyas bütün halka, “Bana yaklaşın” dedi. Herkes onun çevresinde toplandı. İlyas RAB'bin yıkılan sunağını onarmaya başladı.

31 On iki taş aldı. Bu sayı RAB'bin Yakup'a, “Senin adın İsrail olacak” diye bildirdiği Yakupoğulları oymaklarının sayısı kadardı.

32 İlyas bu taşlarla RAB'bin adına bir sunak yaptırdı. Çevresine de iki sea tohum alacak kadar bir hendek kazdı.

33 Sunağın üzerine odunları dizdi, boğayı parça parça kesip odunların üzerine yerleştirdi. “Dört küp su doldurup yakmalık sunuyla odunların üzerine dökün” dedi.

34 Sonra, “Bir daha yapın” dedi. Bir daha yaptılar. “Bir kez daha yapın” dedi. Üçüncü kez aynı şeyi yaptılar.

35 O zaman sunağın çevresine akan su hendeği doldurdu.

36 Akşam sunusunun sunulacağı saatte, Peygamber İlyas sunağa yaklaşıp şöyle dua etti: “Ey İbrahim'in, İshak'ın ve İsrail'in Tanrısı olan RAB! Bugün bilinsin ki, sen İsrail'in Tanrısı'sın, ben de senin kulunum ve bütün bunları senin buyruklarınla yaptım.

37 Ya RAB, bana yanıt ver! Yanıt ver ki, bu halk senin Tanrı olduğunu anlasın. Onların yine sana dönmelerini sağla.”

38 O anda gökten RAB'bin ateşi düştü. Düşen ateş yakmalık sunuyu, odunları, taşları ve toprağı yakıp hendekteki suyu kuruttu.

39 Halk olanları görünce yüzüstü yere kapandı. “RAB Tanrı'dır, RAB Tanrı'dır!” dediler.

40 İlyas, “Baal'ın peygamberlerini yakalayın, hiçbirini kaçırmayın” diye onlara buyruk verdi. Peygamberler yakalandı, İlyas onları Kişon Vadisi'ne götürüp orada öldürdü.


Bu pasajda dikkat çeken bazı hususlar var;

1-İlyas kendisini eleştiren kişiye sadece Baal’in arkasından gittiniz diyor, Baal ve Asherah’ın demiyor.

2-İlyas Baal’in peygamberleriyle birlikte Asherah’ın da peygamberlerini çağırıyor ve verilen sayılara göre Asherah’ın peygamber sayısı daha az.

3-İlyas daha sonra kendisinin tek kaldığını söyleyip sadece Baal’in peygamberlerinden bahsederek onun ile kendi tanrısını kıyaslıyor,

4- En sonunda sadece Baal’in peygamberlerinin yakalanıp öldürülmesi talimatını veriyor.

İlyas’ın Baal ile birlikte Asherah’ın peygamberlerini çağırdığı halde sadece Baal’in peygamberlerini öldürtmesi nasıl yorumlanmalı? İlyas tanrıçanın peygamberlerini çağırmış olsa da tanrıçayı ne karşısında muhattap alıyor ne de peygamberlerine dokunuyor, bu durum akıllara İlyas’ın aslında Tanrıça Asherah’ın bir peygamberi olabileceği ihtimalini getiriyor.

Şimdi Eski Ahit’teki İlyas’ın Tanrı Baal’i karşısına alıp Tanrıça Asherah’a ilişkin sessiz kalışını dikkate alarak Kuran’daki İlyas ve Baal anlatımına bakalım.

Tanrı Ba’al’in adı Kuran'da Saffat Suresi’nin 125. ayetinde şu şekilde geçer:

“(İlyas) Siz Ba’le mi tapıyorsunuz? Ve Yaratıcılar’ın En Güzeli’ni terk mi ediyorsunuz?

1. e : mı
2. ted'ûne : tapıyorsunuz
3. ba'len : ba'l (bir put adı)
4. ve tezerûne : ve bırakıyorsunuz, terk ediyorsunuz
5. ahsene : en güzel
6. el hâlikîne : yaratıcı


bu ayette dikkat çeken nokta İlyas’ın Baal’e karşılık olarak “ahsen” yani “güzel” olan bir yaratıcıdan bahsediyor olması, Baal’e karşılık söylenen bu “güzel” kim?

Yoksa bu “ahsen”den, güzelden kasıt Baal’in eşi olan bir kadın, Tanrıça Asherah mı? İlyas peygamber güzellik vurgusu yaparak Eski Ahit’teki anlatıma benzer bir şekilde burada da Tanrıçanın tarafında yer aldığını mı kastediyordu.

Yukarıdaki ayette Baal’e karşılık "ahsen" olan yaratıcının "bırakıldığı, terk edildiği" ifade ediliyor, burada "terkedildi" olarak geçen Arapça kelime;

tezerune : وَتَذَرُونَ

Bu kelimeyi "aynen" alıp Kuran'da arattığımızda aynı yazımla iki farklı ayette daha geçtiğini görüyoruz. (Bkz.) (Kelimeyi aynen alıp aramamdaki maksat kelime yapısına müdahale edilmemiş ve böylelikle farklı anlamlara sokulmamış en yalın ve benzer kullanım yerlerini görebilmek.)

söz konusu iki ayet; Kıyame 21 ve Şuara 166:

Kıyame Suresi'nin 21. ayetinde kelimemiz :"ve tezerûne el âhirete" : "ve terkediyorsunuz ahiret" şeklinde geçiyor.

Şuara Suresi'nin 166. ayetinde ise:

1. ve tezerûne : ve bırakıyorsunuz
2. mâ : şeyi
3. halaka : yarattı
4. lekum : sizin için
5. rabbu-kum : sizin Rabbiniz
6. min ezvâci-kum : sizin eşlerinizden (kadınlarınızdan)
7. bel : hayır
8. entum : siz
9. kavmun : bir kavim
10. âdûne : azgın olanlar, haddi aşanlar


bu ayette "terk edilen (tezerune)"den kastın "eşler ve kadınlar" olduğuna dikkat lütfen!

Saffat Suresi'nin 125. ayetindeki Baal’e karşılık söylenen "terk edildi" kelimesi Kuran’da iki ayette “harfiyen” geçiyordu ve bunlardan birisinde terk edilenden kasıt "eşler".

Biz de zaten Saffat Suresi'nin 125. ayetinde bir eşten, Baal’in eşi olan Tanrıça Asherah’ın varlığından şüpheleniyor değil miydik?

Anlaşılan o ki İlyas peygamber Eski Ahit’in paralelinde Kuran’da da bize Baal’e karşılık savunduğu Tanrıça Asherah’ı işaret etmektedir.
Ek -1:
"Ahiret" kelimesi üzerine;
Kuran'da Ba'al'e karşılık terk edilen "ahsen"nin yerini bir başka ayette "el ahirete"nin aldığını belirttik. Çok fazla zorlamadan basit bir çıkarımla "ahsen" olan güzelden kastın Ba'al'in eşi Tanrıça Asherah olabileceği iddiasından hareket edersek Kuran'da aynı şekilde terk edilen diğer iki şeyden ("eşler" ve "el ahirete") kastın da Asherah olabileceğini düşünmekteyim. Tabi bu düşünce sadece bu ayetle sınırlı değil başka bağlantılarla ilgili ayetlere bakarken de "ahiret" kelimesi karşıma daha önce çıkmıştı. Bu yüzden "ahiret" kelimesini bir yere not etmiştim ancak bu konuda biraz daha somut bağlantılara ihtiyaç olduğu için yukarıdaki mesajımda işin bu tarafına çok girmedim. 

eğer "Asherah" ve "Ahiret" bağlantısı daha somut bir şekilde ortaya konabilirse Kuran'daki Ba'al ayeti ve onun "ahsen"i mevzusu da tam olarak çözülmüş olacaktır. Bu yüzden bu bağlantıyı ortaya koyabilmek çok önemli. 

Arapça "ahiret" kelimesinin Eski Ahit'in İbranicesindeki karşılığı "diğer, başka, sonra" gibi anlamlarda kullanılan ; אַחֵר (other) kökü.

Bu kökten gelen çok sayıda kelime bulunmakta, bu kelimelerin taşdığı anlamlar ise şöyle belirtilmiş;

another (59), another woman (1), any (1), any other (1), different (1), first (1), following (1), foreign (1), next (3), other (89), others (11).

bu ayetlere aslında tek tek bakmak gerekiyor, şimdilik bunlar içerisinde benim ilk başta dikkatimi çeken ayet ise אַחֵר (acher) ile kastın bir kadın olduğu ayet oldu, görebildiğim kadarıyla bu kelimenin bir "kadını" kasten kullanılmış olduğu tek ayet bu ayet;

Hakimler 11

1 Yiftah adında yiğit bir savaşçı vardı. Bir fahişenin oğlu olan Yiftah'ın babasının adı Gilat'tı.

2 Gilat'ın karısı da ona erkek çocuklar doğurmuştu. Bu çocuklar büyüyünce Yiftah'ı kovmuşlardı. Ona, “Babamızın evinden miras almayacaksın. Çünkü sen başka bir kadının oğlusun” demişlerdi.


issah aheret: kadın başka

"aheret" kadının dikkat edilirse bir özelliği var, bir önceki ayette belirtildiği gibi bu kadın bir "fahişe". İlk ayette "fahişe" denmişken ikinci ayette "fahişe kadın" demek yerine "aheret kadın" deniliyor, burada önemli bir ipucu olduğunu düşünüyorum. Fahişe kadın geçti mi benim ordan yapabileceğim tek çıkarım Tanrıça Asherah'tır, çünkü Eski Ahit'te ağaç altında yapılan fahişelik ona karşı yapılan bir tapınma biçimidir. 

En başta belirttiğim gibi yine de "ahiret" kelimesine ilişkin biraz daha çalışmak gerekiyor, farklı elle tutulur bağlantılar bulursam buraya eklemeye çalışacam.

Kuran'daki Asherah!

Eski Ahit'in İbranicesinde geçen Ana Tanrıça Asherah'ın adı İbranicedeki yaygın bir fiil olan אשר (asher) kökünden gelmektedir.

"The name Asherah comes from the common Hebrew verb אשר (asher)."

"asher" kökünde yer alan İbranice harflerin Arapça karşılıklarına bakalım:

אשר = أ ش ر

"asher" kökünü Arapçaya çevirttiğimizde karşımıza hamza shin ra (أ ش ر) kökü çıkıyor. Bu kök Kuran'da da geçmekte olup bu kökten gelen kelimemiz "kibirli, haddini aşan" anlamındaki "eşirun" kelimesidir.

"eşirun" kelimesi Kuran'da sadece Kamer Suresi'nin 25. ve 26. ayetlerinde geçmektedir:

"Zikir, aramızdan ona mı ilka edildi? Hayır o, haddini aşan bir yalancıdır. Haddini aşan yalancı kimdir, yarın bilecekler."

iki ayetten ilkine biraz daha yakından bakalım:

1. e : mi
2. ulkiye : ilka edildi, ulaştırıldı
3. ez zikru : zikir
4. aleyhi : ona
5. min beyni-nâ : aramızdan, içimizden
6. bel : hayır
7. huve : o
8. kezzâbun : çok yalan söyleyen, yalancı
9. eşirun : kibirli, haddini aşan


ayette "eşirun" kelimesini hitaben "bel huve (hayır O)" ifadesi geçiyor;

bel huve :بَلْ هُوَ : hayır O

"eşirun" kelimesi başka ayetlerde kullanılmıyor olsada onu kasten söylenen bu ifadenin benzerlerine bakalım ve Kuran'da bu ifadenin "aynen" geçtiği diğer ayetleri bulalım (bkz.); bu ayetin dışında 8 ayette daha "hayır O" ifadesinin geçtiğini görüyoruz, bu ayetler şunlar;

Al-i İmran 180:
bel huve : hayır O
şerrun : şerdir

Enbiya 5:
bel huve : hayır O
şâırun : şairdir

Nur 11:
bel huve : hayır O
hayrun : hayırlıdır

Ankebut 49:
bel huve : hayır O
âyâtun : âyetler

Secde 3:
bel huve : hayır O
el hakku: haktır.

Sebe 27:
bel huve : hayır O
allahu: Allahu

Ahkaf 24:
bel huve : hayır O
mesta'celtum: acele istediğiniz

Buruc 21:
bel huve : hayır O
kur'ânun: kuran
"eşirun" kelimesinin yerini alan kelimeler şunlar; 

şer, şair, hayır, ayet, hak, allah, acele istenen, kuran.

toplam 8 ayetten 1'in de dahi olsa "Asherah"ın Kuran'daki kökü olan "eşirun"'un yerini "Allah"ın almış olması sizce kötü bir tesadüf mü?

bence değil çünkü "eşirun"un yerini alan "Allah"ın dışındaki diğer kelimeler de "Asherah" ile ilişkili.