8 Ekim 2014 Çarşamba

İhlas 3: "O (Allah) doğurmadı..." çünkü kısırdı!

İhlas Suresi'nin 3. ayetine farklı bir açıdan yaklaşmak istiyorum. Ayette Allah hakkında şöyle denilmekte:

"O, doğurmadı ve doğurulmadı."

Saffat Suresi'nin 152. ayeti ise şöyle:

"Allah doğurdu." Muhakkak ki onlar, kesinlikle yalan söyleyenlerdir.

her ne kadar bu ayetlerde Allah'ın "doğurmadığı" ifade edilsede Allah'ın "çocuk dünyaya getirmek, doğurmak" gibi kadınsı bir özelliğe göre bahsinin yapıldığını görüyoruz. Mesela ayetteki "O doğurmadı." ifadesi bir nevi şunu söylemek anlamına geliyor "Allah, hamile kalmadı." Zaten dişi olmayan birşeyin "özellikle" hamileliğinden bahsetmeye ne gerek var? 

Ayetten anlıyoruz ki o çağda "Allah doğurdu" diyenler varmış, yani o dönemde Allah'ı bir "tanrıça" olarak görenler varmış. Böylesi bir inanca sahip olanlara karşı "Hayır yalan söylüyorsunuz, o hamile kalmadı." demek doğru bir söz gibi gözükse de bence biraz gereksiz daha doğrusu yetersiz bir söz.

Böylesi bir inanca sahip olanlara karşı Allah'ın ne dişi ne de erkek olduğunu söylemek varken neden sanki dişiliğini kabullenmiş gibi sadece "doğurup doğurmadığından" bahsediliyor? "Allah doğurmadı, hamile kalmadı" sözünün arakasında sanki Allah'ın dişiliği kabullenilmiş gibi bir durum var. Siz nasıl düşündünüz bilmiyorum ama bana öyle geldi. 

peki neden Allah ile ilgili sadece "doğurup doğurmama" mevzusundan bahsedilmektedir. Bu sorunun cevabı Kuran'daki Meryem, İbrahim'in karısı Hacer gibi çocuğu olmayan yani "doğurmayan" kadınlarda saklı. 

Kuran'da farklı adlarla geçiyor olsa da tıpkı doğurmayan Meryem ve Hacer gibi "doğurmayan, hamile kalmayan Allah" da aslında önceki "tanrıçaların" birer devamı.

5 Ekim 2014 Pazar

Kuran'daki "cariye" kim?



İslam inancı içerisinde "cariyelik" önemli bir konu. Cariye, yabancı ülkelerden kaçırılıp özgürlükten yoksun bırakılan, alınıp satılabilen, her konuda efendisinin isteklerine bağlı bulunan genç kadın anlamına gelmekte. İslamiyet öncesi Araplarda yaygın olan cariyelik sistemi Arapların İslamiyet'le tanışmalarından sonra da devam etmiş, Kur'an cariyelerin hak ve hukuku ile ilgili bazı durumları düzenlemiştir. Bu sistem İslam Devleti ve Osmanlı Devleti'nde 19. yüzyıl ortalarına kadar varlığını devam ettirmiştir.

Kuran'ın cariyelerin haklarına ilişkin düzenlemeler içerdiği her ne kadar söylensede bu düzenlemelerin bahsedildiği ayetlerde "cariye" kavramı aslında geçmemektedir. Bu ayetlerde geçen ifade "meleket eymanuhum (sağ elin sahip oldukları)" ifadesidir. Bu yüzden "cariyeler" konusunda İslama yöneltilen eleştiriler çoğu zaman "bu kelime Kuran'da geçmiyor" lafıyla söze başlanılarak savuşturulmaya çalışılmaktadır.

Kuran'da geçmediği iddia edilen bir kavram nasıl olmuştu da acaba yüzlerce yıl sonrasına kadar adını koruyabilmişti,,,, acaba gerçekten de Kuran'da "cariye" kelimesi hiç geçmiyor muydu?

Bence "cariye" kelimesi Kuran'da geçiyor. Aşağıdaki linkten Diyanet İslam Ansiklopedisi'ndeki "cariye" kavramına baktığımızda bu kelimenin Arapça şu şekilde yazılmış olduğunu görüyoruz: الجارية

http://www.diyanetislamansiklopedisi.com/cariye/

bu kelimeyi işaretsiz aynen alıp Kuran'da arattığımızda Hakka Suresi'nin 11. ayetinde geçtiğini görüyoruz:

إِنَّا لَمَّا طَغَى الْمَاء حَمَلْنَاكُمْ فِي الْجَارِيَةِ

"Şüphesiz, su bastığı vakit sizi gemide biz taşıdık"

arattığımız "cariye" kelimesinin aynısı olarak karşımıza çıkan kelime ayetteki "cariyeti" kelimesi olup "akıp giden, gemi" anlamında çevrilmektedir. Her iki kelime de Arapça aynı kökten, c-r-y kökünden geliyor. Ayrıca ayette "taşımak" anlamında geçen (hamelna (ha-mim-lam)) kelimesinin "hamile" kelimesi anlamında geçtiğini de belirtmek lazım.

Bu durum karşısında şöyle bir soru yöneltmemiz gerekiyor;

Eğer aynı kök ve yazım benzerliğini dikkate alırsak Kuran'ı yazdırtan (!) Allah neden Nuh'un "ağaçtan" gemisini diğer ayetlerde olduğu gibi "fulke (gemi)" gibi bir kelimeyle anmak yerine "cariye (sex kölesi)" gibi bir kelimeyle anmıştı, Nuh'un "ağaçtan" gemisinden neden bir "kadınmış" gibi bahsetmişti?

bunun bir sebebi olmalı....