18 Ekim 2012 Perşembe

Hangisi başarılı oldu, taşla gelen mi yaşla gelen mi?


Allah'ın birden fazla kutsal kitap göndermesiyle ilgili mümin arkadaşların en temel tezlerinden birisini eski kutsal kitapların zamanla değiştirilmiş olduğu iddiası oluşturmaktadır.

Her ne kadar son inen kitap Kuran'da daha önceki inen kitapların değiştirilmiş olduğu açıkça ifade edilmemiş olsa da Tevrat ve İncili'in değiştirlmiş olduğuna hemen hemen bütün müslümanlar inanmaktadır.

Kuran kendi indirilme gerekçesini daha önceki kitapların değiştirilmiş olması gerçeğine değil daha çok her kavme bir peygamber gönderilmiş olması durumuna bağlamaktadır. Geçen zamanla birlikte dünya üzerinde tanınan sayısız toplumun varlığı Kuran'ın bu iddiasını zayıflattıkça geçmiş kitapların değiştirilmiş olduğu iddiası daha fazla itibar görmeye başlamıştır.

Eğer Allah'ın yeryüzüne gönderdiği insanoğlunu yargılamasındaki temel kriter ilk insandan buyana aynı ise ve insanoğlu Allah'a inanıp, onun yolunda gidip gitmeyeceğine göre yargılanacaksa farklı zamanlarda inen kitaplardaki Allah ayetlerinin özünde bir olduğunu kabul etmek gerekmektedir. O zaman ortada peygamberlerin gündelik hayatlarında karşılaşmış oldukları olayları bir kenara bırakacak olursak, tüm indirilmiş kitapların özünde Allah'ın insanoğlundan istemiş olduğu temel yasalar bulunmaktadır.

Bu noktada sorulması gereken ise şudur; önemli olan insanoğlunun Allah'ın bu temel yasalarına inanıp inanmaması ise Allah bu yasaları bizlere daha güvenilir kaynaklar üzerinden ulaştıramaz mıydı? Allah'ın buyruklarının en kolay yoldan o zamanki toplumlara taşınması önemliyken en doğru haliyle daha sonraki toplumlara ulaştırılacak olması da önemli değil miydi?

Milattan binlerce yıl önce yaşamış olan putperest Sümerlerin abuk sabuk ilahileri, putperest Mısırlıların ölü gömme gelenekleri, biraz daha yakın bir tarihe gelecek olursak Orhun yazıtları v.s... bunlar o çağlarda yaşamış Allah'ın inkarcı kullarının zamana meydan okuyarak sonraki kuşaklara aktarmış oldukları deyim yerindeyse "taş" gibi gerçeklerden bahsetmektedir.

Bu putperstler önemli önemsiz onca bilgiyi en güvenilir sayılabilecek kaynaklar üzerinden geleceğe aktarmayı becerebilmişken Allah'ın temel yasaları neden farklı kitaplara bölünüp kalmış ve sürekli olarak yeniden yazılmak zorunda kalmıştır?

Adem'den bu yana insanoğlu aynı sınava tabi tutuluyorsa bu sınavın soruları neden birtek rüzgarda yırtılıp giden veya suda silinp kaybolan sayfalara mahkum edilmiştir, Allah'ın kendisi veye tebliğle görevli bir elçisi dahi bu putperestler kadar gerçekleri sonraki insanlığa aktarmayı neden becerememiş veya akıl etmemiştir?

Maksat o zamanki yaşananlardan bahsedip tüm insanlığa seslenmekse; Mısırdaki bir piramitin duvarlarına kazınmış olan binlerce yıllık yazılar Kabe'nin kılıflarına dikilmiş olan altın sırmalı yazılardan binlerce kat daha fazla gerçekçi ve başarılı olmuştur diyebiliriz.

Putperstlerin tanrıları kendi saçmalıklarını günümüze en sağlam kaynaklar üzerinden aktararak tarihten silinip gitmeyi adeta kaçınılmaz bir son olarak kendi elleriyle hazırlamışlardır. Bunun tersine semavi dinlerin tanrısı kendi safsatalarını böylesi sağlam ve değiştirilmez kaynaklara bağlamak yerine farklı kitaplar nezdinde değişimlere açık tutarak, biraz da bilinmezlik kılıfının altına saklayarak örtmeyi başarmıştır.

Eğer Allah putperest kulları kadar parlak bir fikre imza atıp sözlerini kağıtların yanı sıra taştan yazıtlara da yazdırtabilseydi belki de halen devam etmekte olan onca din savaşı yaşanmayacaktı. O zamanki çağların koşullarına baktığımızda Allah'ın tüm çağlara yönelik seslenişini sadece kağıttan sayfalara bağlamak yerine neden taş kitabelere de bağlamamış olduğunu sorgulamak gerekmektedir. Hele hele de karşımızda putperstlerin bu konuda başarılı sayısız örnekleri duruyorsa.

Konuya İlave:

Tanrının mesajı biz sonradan yaşamış olan insanlara şu an gelmiyor, bu mesajlar geçmişte gelmiş ve bitmiş. O zaman bize bu mesajların nasıl gelmiş olduğu ve bu mesajların kendi orjinalliklerine ne derecede bağlı olduğu çok büyük önem taşımalıdır.

Bir inanca sahip olduğunu söyleyen insanların elinde bu inançlarının esaslarını belirleyen kaynaklar var. Tüm bunlar varoluş tarihleri belli olmayan, ispatlanamayan daha doğrusu karbon testi gibi bilimsel yollarla yaşlarının bilinmesine dahi izin verilmeyen kaynak ve eserlerden oluşuyor.. en eski olduğu iddia edilen kuran ve hadis kitapları, kutsal emanetler v.s.

Diğer tarafta ise üstelik de binlerce yıl daha öncesinden günümüze kadar gelebilmiş olan Mısır tapınağının duvarlarında tanrı firavunun buyrukları yazılı durmakta.

Mantıklı veya değil, şimdi bunlardan hangisinin tarihi ve orjinaline olan bağlılığı konusunda daha fazla eminiz?

İçeriğinin saçma veya mantıklı olmasını bir kenara bırakalım, asıl mesele geçmişin bir mesajını en doğru şekilde sonraki nesillere iletmekse bunu daha iyi bir şekilde becermiş olan hangisi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder