8 Kasım 2012 Perşembe

Mümin Elamlılar ?


Elam İmparatorluğu:

Elam, Güneydoğu Mezopotamya'ya verilen addır. Elamlar ya da Elamlılar, MÖ 1400'den itibaren Güneydoğu Mezopotamya'da varlık göstermişlerdir. Sümer ve Akkad'ın doğusunda, bugünkü İran'ın güneybatısındaki Huzistan eyaletinde ve Fars eyaletinin batısında yer almıştır.

Sümerler ve Akadlar ile birçok savaş yapan Elamlılar, zaman zaman bu devletlerin boyunduruğunu kabul etmişlerdir. Başkenti Sus şehri olan Elamlar, bilim ve teknikte ileri olmamalarına rağmen güzel sanatlar ve süsleme alanında büyük gelişme göstermişlerdir. Tarımla ilgilenen Elamlılar çok tanrılı dinlere inanmışlardır. Elam'da baştanrı, gök tanrısı olan Şamas'tı. Elamlılar Sümerlerle ilişki kuran kavimlerin başında gelmekteydi. Elamlar, Sümerlerin doğusunda yaşamışlar ve bölgede kalıcı bir eser bırakmamışlardır. MÖ 3000'den MÖ 640'a kadar varlıklarını korumuşlardır.

Site şehir devletleri şeklindedirler. Kendilerine özgü bir dil, yazı ve kültüre sahip olan Elamlıların, kökeni tam olarak bilinmemekle birlikte Sami kökenli oldukları sanılmaktadır. Asurlular tarafından ortadan kaldırılmışlardır

Sümerler, tanrılarının göklerde yaşadığına inanırlardı. Bu yüzdende tanrılarına daha yakın olabilmek için, yüksek tapınaklar inşa etmişler, tanrılarına bu tapınaklarda tapınmışlardır. Bu göksel düşünceyi ve tanrı için yapılmış yapıları, tek tanrılı dinlerde de görmekteyiz. İslamiyette dua ederken ellerin göğe doğru açık tutulması ve göğe bakarak yakarılması; Hıristiyanlıkta İsa'nın ölmeden önce ruhunun göğe çekilmiş olması; Musevilikte ise Musa'nın Tur Dağı'nın göğe yakın yerlerinde tanrısıyla buluşması hep Sümerler'de görülen bu "göksel" düşüncenin bir uzantısıdır. Nitekim, tek tanrılı dinlere "göksel dinler" anlamına gelen "semavi dinler" denmektedir.

Yukardaki fotoğrafın ilkinde; M.Ö. 668-627 arasında hüküm sürmüş son büyük Asur kralı olan Asurbanipal tarafından bozguna uğratılmış olan Elamlılar'ın yeni seçilen kralları karşısında yapmış oldukları davranışları gösteren duvar kabartması gözükmektedir. Belli ki esir Elamlılar yeni kralları karşısındaki minnet ve şükranlarını yaptıkları bu davranışlarla göstermekteler.

Bakalım bu çok tanrılı inanca sahip olan ve baş tanrıları "gök" tanrısı olan Elamlıların ellerini göğe doğru açıp sonra yüzlerine süren, diz çöküp secdeye kapanan davranışları sizlere biryerlerden tanıdık gelecek mi?

Acaba bunlar mümin Elamlılar mıydı yoksa sonradan aynı topraklarda yaşayacak olan müminlerin ibadet şekilleri putperstlerden mi kalmaydı? Sizce eldeki tarihsel veriler hangisinin daha doğru olduğunu göstermekte?

Allah nasıl olduysa bizlere bu mümin Elamlılardan geriye kendisi gibi tek bir tanrıya diz çöküp ibadet ettiklerine ilişkin tarihi bir eser bırakmak yerine çok tanrılı putperest Asurluların karşısındaki diz çöküşlerini ulaştırmıştı.

Yalnız ibadet şekilleri değil inanç ve efsaneler açsından da geçmişle sonrakiler arasında büyük benzerlikler bulunuyor. ortada bu kadar benzerlikler varken şüphelenmek değil asıl şüphelenmemek tuhaf kaçıyor. yani görünen köy klavuz istemiyor.

Bu kadar benzerlikler karşısında asıl sorulması gereken şey şu; tek tanrı allah'ın veya bu inancı savunmuş herhangi bir peygamberin varlığına ilişkin bugüne gelebilmiş olan böylesi bir eser var mı?

Neden allah sonraki inançların geçmiş inançlardan kopyalayabilecekleri ibadet şekilleri veya dünyanın yaratılışı gibi efsanevi anlatımları bizlere yazılı veya görsel eserlerle ulaştırmışken kendi "tek" tanrılığına ve bu görüşü savunmuş yüzbinlerce peygamberinin varlığına ilişkin böylesi eserler, yazılar bırakmamıştır?

Ya allah kendisini tarih sahnesinde çekip bu alanı putperestlerin hakimiyetine bırakıp bizlerin bu bilgileri öğrendiğimiz vakit şüphelenmesini istiyor, cehhennemi doldurmaya karar vermiş, ya da çok tanrılıktan tek tanrılığa doğru bir geçiş olsa da sonraki inançlar eski inançların izlerini tamamen atamamıştı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder