10 Eylül 2014 Çarşamba

Şehirlerin Anası, kitapların Anası, kim bu Ana?

Kuran'da dikkat çekici tabirlerden birisi Mekke'yi kasten söylendiği iddia edilen "Şehirlerin Anası" ifadesidir. 

umme el kurâ: şehirlerin anası

bu ifadedeki "umme" kelimesi Kuran'da aynı şekliyle "ana, anne" anlamında da geçiyor. Örneğin Araf Suresi'nin 150. ayetinde Harun Musa'ya "anne oğlu (ıbne umme)" diye seslenmektedir.

Kuran'ın özünde saklı bir "Ana Tanrıça (Asherah)" anlatımının yatmakta olduğunu iddia eden birisi olarak, ayetlerde geçen ve özellikle "Şehirlerin Anası" ve "Kitapların Anası" gibi belli birşeyi tarif ederken kullanılan "ana (umme)" ifadesinin üzerinde durmak gerekiyor. Bu tarifler yapılırken "ana (umme)" kelimesinin özellikle seçilmiş olduğunu ve bunun sebebinin de tanrıçalara atfedilen "ana" adlandırmasından kaynaklandığını düşünüyorum.

Eski insanlar yaratıcı olarak gördükleri tanrılarını kendileri gibi erkek ve dişi, karı ve koca olarak düşünmüşlerdi ancak zamanla tanrıça inanışı silinip geriye bir tek erkek, baba tanrı anlayışı kaldı. Mesela "Meryem Ana" figürü kocasız bir "anne" olarak zamanla silinmiş olan böylesi bir "tanrıça" anlayışından geriye kalan bir inanıştı. 

Kenan diyarının baş tanrısı Ba'al'in eşi olan, bazı eski yazılı kaynaklarda ise İbraniler tarafından (Tanrı’nın bir adı olan) Yahweh'in eşi olarak geçen Tanrıça Asherah "Tanrıların Yaratıcısı, Anası" olarak adlandırılmıştır.

"Asherah, along with Astarte and Anath, was one of the three great goddesses of the Canaanite pantheon. In Canaanite religion her primary role was that of mother goddess. In mythological texts from the Late Bronze Age (c. 1550–1200 b.c.e.) city-state of Ugarit, she is called “the creatress of the gods”; her consort at Ugarit, the god El, is called “creator.” El is also referred to as father and patriarch at Ugarit, as Asherah, likewise, is called mother."

http://jwa.org/encyclopedia/article/...hasherim-bible


Tanrıça Asherah’ın en belirgin özelliği "odun ve ağaçla" (Yaşam Ağacı) sembolize edilmiş olmasıdır. Bu ilişki o kadar yakın olmuştur ki "Asherah" adı eski metinlerde sadece "ağaç" olarak dahi çevrilmiştir. Mesela İncil’de Tanrıça Asherah (Aşera) sürekli olarak sembolü olan ağaç ve odunla anılmaktadır. (http://www.turandursun.com/forumlar/...ad.php?t=35181)

Daha önceki başlıklarımda belirttiğim gibi Tanrıça Asherah'ın Kuran'daki en belirgin izi Musa'ya seslenen Allah'ın ona bir "ağaçtan" sesleniyor olmasıdır. Allah'ın seslendiği yer Eski Ahitt'te "çalı" olarak geçerken Kuran'da açıkça "ağaç" ifadesi geçmektedir. Bu anlatım şekliyle Kuran Eski Ahit'ten daha açık bir şekilde Tanrıça Asherah'ı işaret eden "Ağaç = Tanrı" ilişkisini kurmuştur.

Eski inançlardaki "Asherah = Ana" ve "Asherah = Ağaç" ilişkisi ile Kuran'daki "Ağaçtaki Allah" anlatımına değindikten sonra yeniden Kuran'da geçen "umme el kurâ (şehirlerin anası)" ifadesine dönelim. Bu ifade Kuran'da iki ayette geçmektedir, bunlar:

Şura -7:

İşte böylece sana, Arapça Kur'ân'ı vahyettik, şehirlerin anasını ve onun etrafındakileri, hakkında şüphe olmayan toplanma günü ile uyarman için. Onların bir kısmı cennette ve bir kısmı alevli ateştedir.

Enam -92:

"Bu, elleri arasındakini tasdik eden ve ahirete ve ona inanan, şehirlerin anası ve onun etrafında olan kimseleri uyarman için indirdiğimiz mübarek bir Kitap'tır. Onlar, namazlarını muhafaza ederler."


Her iki ayette geçen tabirlerin anlamlarını daha iyi çözebilmek adına; ayetlerdeki "umme el kurâ (şehirlerin anası)" ifadesinden sonra gelen "ve men havle-hâ (ve onun etrafındaki kimseler)" ifadesini dikkate almak istiyorum.

İki ayette de geçen bu ifadeyi Kuran'da aynı şekliyle arattığımızda "ve men havle-hâ (ve onun etrafındaki kimseler)" ifadesinin Kuran'da bir ayette daha geçtiğini görüyoruz. Bu ayet Neml Suresi'nin 8. ayeti olup şu şekildedir:

Neml -8:

"Böylece oraya gittiği zaman ona nida edildi: "Ateşin içinde ve etrafında bulunanlar mübarek kılındı. Ve âlemlerin Rabbi Allah Sübhan'dır."


Ayette bahsi geçen "ateş" Musa'nın görmüş olduğu ve içinden Allah'ın seslenmiş olduğu yanan "ağaç"tır. Bu ayette geçen "ve men havle-hâ (ve onun etrafındaki kimseler)" ifadesi ile kastedilen de bu "ağaçtır". 

Bir başka deyişle "ve men havle-hâ (ve onun etrafındaki kimseler)" ifadesi ile Kuran'da anlatılmak istenen iki şey vardır; bunlardan birisi "şehirlerin anası"nın etrafındakilerdir, diğeri ise "ağacın" etrafındakilerdir. Bir yerin tarifi yapılırken yazım şekline varıncaya kadar aynı kelimelerin kullanılmış olması "Ana = Ağaç" ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Ayetlerdeki bu bağlantının altında yatan ise "Ana" Tanrıça Asherah ile onun doğrudan sembolü olan "Ağaç" ilişkisinden gelmektedir.


-o-
ilk mesajımda "şehirlerin anası" ifadesinin geçmiş olduğu iki ayeti dikkate alarak, bu ayetlerdeki "şehirlerin anası" ifadesinden sonra geçen "etrafındaki kimseler" ifadesinin bir başka ayette Musa'nın gördüğü yanan "ağaçla" ilgili olarak da geçtiğini belirtmiştim.

kısacası bu iki ayetin "şehirlerin anası" diyerek her ne kadar Mekke'den bahsettiği iddia edilse de aslında içeriğinin Musa'nın gördüğü "ağaçla" bağlantılı olduğunu belirtmek istedim. "Ana = Ağaç" ilişkisinin altında yatan ise ağaçla sembolize edilen Ana Tanrıça Asherah'tı.

Musa'nın gördüğü "ağaçla" ilişkilendirdiğim ve "şehirlerin anası" ifadesinin geçtiği iki ayetten birisi Enam Suresi'nin 92. ayetiydi:

Enam -92:

"Bu (Kur'ân-ı Kerim), elleri arasındakini tasdik eden ve ahirete ve ona inanan, şehirlerin anası (olan Mekke'de) ve onun etrafında olan kimseleri uyarman için indirdiğimiz mübarek bir Kitap'tır. Onlar, namazlarını muhafaza ederler (devam ederler)."


normalde bu ayette bahsedilenlerden kastın "Kuran" ve "Mekke" olduğu bütün mealcilerce ifade edilmektedir. Oysa ilk mesajımda da belirttiğim gibi burada kast edilenler aslında Musa'nın gördüğü "ağaç" ve ondan aldığı "On Emrin (Evamir-i Aşere)" yazılı olduğu "kitaptır." Bu iddiada bulunduktan sonra Enam Suresi'ndeki bu ayetten önceki ayete de göz atayım dedim, bakın o ayette ne denilmekte:

Enam -91:

"Ve Allah, beşere bir şey indirmedi.” dedikleri zaman O'nun kadrini hakkıyla takdir edemediler. “İnsanlar için hidayet edici ve bir nur olan Hz. Musa'nın getirdiği kitabı kim indirdi?” de. Onu kâğıtlara (yazıp) açıklıyorsunuz, çoğunu gizliyorsunuz. Babalarınızın ve sizin bilmediğiniz şeyler size öğretildi. “Allah” de, sonra onları daldıkları şeylerde bırak oynasınlar."


demekki sadece "şehirlerin anası" ifadesinin geçtiği ayetlerdeki "etrafındaki kimseler" ifadesi gibi aynı kelimelerin kullanıldığı diğer ayet açısından değil ayetlerin sıralaması açısından da konu Musa ve gördüğü "ağaçla" ilişkilidir. 

Ayetlerdeki kelime kullanımı ve sıralamasına göre karşımıza çıkan "Ana" ve "Ağaç" arasındaki ilişkiyi açıklayacak yegane şeyin Ağaçla izah edilen Ana Tanrıça Asherah'ın varlığından geldiğine inanmaktayım. Aksi takdirde "Ana"dan bahseden bir ayetin öncesinde Musa'nın getirdiği ışık (nur/nar/ateş) ve kitaptan bahsediliyor çıkması tesadüf olmasa gerek.

-o-

eğer "ana" kelimesinden sonra gelen kelimeleri farklı şeyler olarak kabullenirseniz onun önünde geçen "ana" kelimesinden "ana, anne"nin kastedilemeyeceğini düşünebilirsiniz. Bu durumda da şunu sormak gerekir; "ana" kelimesinden sonra gelen kelimenin gerçekte o anlama geldiğinden emin misiniz, mesela "el kura" kelimesini ele alalım "şehir" olarak çevriliyor, eğer bu kelimenin "şehir" anlamında olduğundan yüzde yüz eminseniz pekala ondan önce geçen "ana" kelimesi ile "anne" kelimesi arasında irtibat kurmanız mümkün olmayacaktır. Benim görebildiğim ancak yazılı olarak bahsetmediğim şey "el kura" kelimesinin de başında "ana" kelimesi geçsin ya da geçmesin bir tanrıçayla ilişkili olduğudur. Bunu nereden çıkarıyorum Tanrıçayla ilgili başka konularda Kuran'ı incelerken karşıma çıkmış olan "el kura" kelimelerinden.


9 yorum:

  1. tersten batınilik.

    YanıtlaSil
  2. Öncelikle bloğunuzu çok beğendim.Mantık ve araştırma üzerinden gerçeğe vakıf olma aşığı olarak takdir ettim.
    Bu ağaç ve simgelediği konuyu daha önce incelemiştim fakat sizin tespitinizi farketmemiştim.
    En çok ağaç konusunda ilgimi çeken ise İsra süresi 60. ayette geçen lanetli ağaç tabiriydi ve bu ağacın ne olduğu açıklanmıyordu.Ayet aynen şöyle:
    17:60 -Vaktiyle sana şöyle vahyettiğimizi hatırla: "Şüphesiz Rabbin insanları kuşatmıştır." (İsrâ gecesi) sana açıkça gösterdiğimiz o temâşâyı ve Kur'ân'da lanet edilen ağacı da, yalnız insanlara bir imtihan için yapmışızdır. Biz onları, korkutuyoruz, fakat bu onlara ancak büyük bir taşkınlıktan başka bir sonuç vermiyor.
    Ve Yasin suresi 36.ayette
    Size o yeşil ağaçtan bir ateş yapan O'dur. Şimdi siz ondan tutuşturmaktasınız.
    denerek ateşli ağaçtan bahsediliyor.

    Ve ayrıca Haşr suresinde çok ilginç bir tanımlama var.Ayet şöyle
    --59:5 -Hurma ağaçlarından her hangi bir şey kesmeniz veya kökleri üzerinde bırakmanız hep Allah'ın izniyle ve O'nun, yoldan çıkanları cezalandırması içindir.--

    Esas can alıcı nokta bu ayet gibi duruyor.Ağacı kesmeniz ve KÖKLERİ üzerinde bırakmanız Allahın izniyledir.???? Yoldan çıkanları,fasıkları cezalandırmak içindir.
    Ağaç kesme ile fasıkları cezalandırmanın ne ilişkisi olabilir ki? Ne dersiniz??

    YanıtlaSil
  3. Allah’ın Kızı El Uzza’nın Öldürülmesi;

    Kureyş’lilerin nazarında da putların en büyüğü Uzza idi. Onu ziyaret eder, ona hediye ve kurban verirlerdi. Kureyşliler onun için Hurad vadisinde Sükam adını verdikleri bir koruluk kurmuşlardı ve onu Kâbe’nin Harem‘ine benzetmek istiyorlardı.

    Şeybân b. Câbir b. Mürre oğullarından olan bakıcıları, Beni’l-Haris b. Abdilmuttalip b. Hâşim’in adamlarındandı. Bunların en son bakıcıları da “Dübeyye b Harmeselemî idi. Hz. Peygamber (s.a.v) Mekke’yi fethettiği zaman Hâlid b. Velid‘e dediki:

    Batn-ı Nahle’ye git orada üç semüre ağacı bulacaksın, birinciyi kes!” Hâlid varıp kesti ve geri dönüp geldi: Peygamber (s.a.v) ona:

    “-Bir şey gördün mü?” dedi.

    O da,;

    “-hayır” dedi:

    “-Öyle ise git ikinciyi de kes!” dedi.

    Kesip geldiğinde de ona tekrar;

    “-Bir şey gördün mü” diye sordu.

    “-Hayır” deyince,

    “-O halde git üçüncüyü de kes!” dedi. Halid b. Velid kesmek üzere gittiğinde kendisini vazgeçirmek isteyen çıplak bir kadınla karşılaştı. Saçlarını dağıtmış, ellerini ensesine koymuş ve dişlerini gösteren bu şeytan kılıklı kadının arkasında da bakıcı olan Dübeyye b. Harmesselemi eşşeybânî Halid’e bakıp şöyle diyordu:

    “-Ya Uzza! Haydi yalan çıkarma, Halid’in üzerine şiddetli bir şekilde saldır. Örtüyü bırak ve kollarını sıva, çünkü sen bu gün Hâlid’i öldürmezsen peşin bir zilletle dönecek ve Hıristiyanlaştırılacaksın.”

    Halid de şöyle dedi;

    inanna/İştar/Nene/Nur/Er Ruha/Er Ruda/El Uzza

    “-Ya Uzza nankörlük sana, senin için tenzih (berî kılma) yok. Gördüm ki Allah seni zelil kıldı.”

    Ve sonra kılıçla başına vurdu ve onu öldürdü, peşinden de ağacı kesti ve Dubeyye’yi de öldürdü Daha sonra da Resulullah’a gelip durumu haber verdi.

    Peygamber de;

    “-O, Uzza idi, artık bundan böyle Araplara Uzza yok.” dedi…..”

    Bilmem bundan haberiniz var mıydı???

    Tabii ki Uzza putu İnanna-Aşera'yı temsil ediyor.Ve o putu koruyan HRİSTİYANLaşmaktan bahsediyor??????

    YanıtlaSil
  4. ilaveten Batn-ı Nahle Arının karnı,Arının içi demektir.Çok ilginçtir ki Arıya vahyedildiği söylenen ayette de ağaçtan bahsediliyor.Nahl (ARI) suresi.

    YanıtlaSil
  5. Ve Fetih suresi 18.ayette de
    Allah o ağacın altında biatlaşırken inananlardan hoşnut oldu
    diye ifade edilmekte.
    Biat ise karşılıklı sözleşme,antlaşma anlamına gelir.
    Allah bu durumu ifade ederken acaba neden yer ismi vermemiş de AĞACIN ALTINDA diye bir tanımlama kullanmış?
    Görülüyor ki bu ağaç kültü Kuranda çokça üstü kapalı da olsa açık da olsa bahsedilmiş.

    YanıtlaSil
  6. Nahl - 92--İpliğini sağlamca eğirdikten sonra çözen kadın gibi olmayın. Bir ümmetin diğer bir ümmetten güçlü olmasından yararlanarak yeminlerinizi aranızda kötüye kullanmayın. ALLAH sizi böylece dener. Anlaşmazlığa düştüğünüz konuları diriliş günü size açıklayacak.--

    İpini eğirip çözen kadın ve ÜMMET???
    yoksa bu sümerlere ip eğirmeyi öğreten tanrıça inanna olmasın???

    YanıtlaSil
  7. ve çok ilginçtir ki أُمَّةٌ هِيَ أَرْبَى مِنْ أُمَّةٍ ümmetün hiye erba min ümmetin(ümmetten daha kalabalık,DAHA ÜSTÜN ÜMMET) tanımındaki erba kelimesi RAB kelimesi ile ne kadar benzeşiyor.üstelik Rab için Arapçada daha tanrıça desek zaten ERBA denirdi.Daha tanrıça.
    Yani bir anneden daha tanrıça olan bir anne.

    YanıtlaSil
  8. Tanrı vardır ya da yoktur, Peygamberlik vardır ya da yoktur, Abdullah'ın oğlu Muhammed peygamberdir ya da değildir, fakat bu yorumlar gerçekten çılgınlıktır. derhal kendinize iş bulun ve çalışın.

    YanıtlaSil
  9. Enteresan olan bazı ayetlerde mekke geçmediği halde parantez için de mekke yazılması.Kuran mekke demiyor birileri bize zorla mekke dedirtmeye çalışıyor.İnanmıyorsanız En`âm Suresi 92.
    Ayeti arapça dinleyin orada mekke demez ama meal de parantez içinde biz öyle düşşünelim diye yazarlar.

    YanıtlaSil