18 Mayıs 2013 Cumartesi

Karganın işareti = güneşin batışı = mezarın yeri!


Eski Mısır'da batan güneşe ne olduğunu anlamlandırmaya çalışan Mısırlılar, gündoğumunu doğumla günbatımını ise ölüm ve gömülme ile ilişkilendiriyorlardı. Batıdan batan güneş ölüm ve öteki alemle ilgiliydi. Eski Mısır'da "Amentet" kelimesi hem güneşin battığı Nil'in batı yakasına hem de ölüm diyarına işaret ediyordu. Ayrıca ölüler bazen "batılılar" olarak biliniyordu. Eski Mısırlılar şehir ve tapınaklarını genellikle Nil nehrinin doğu yakasına inşa ederken mezarlarını güneşin battığı nehrin batı yakasına inşa etmişlerdi.
Eski Mısır inancında Güneşin toprağa batıp kaybolduğu yerin öteki alem olan yeraltı dünyasına açılan bir kapıymış gibi düşünüldüğüne değindikten sonra Kuran'daki ele alacağımız ayete bakalım.
"Nihayet Allah, ona kardeşinin ölmüş cesedini nasıl örtüp gizleyeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. "Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtmekten aciz miyim ben?" dedi. Artık pişmanlık duyanlardan olmuştu." (Maide -31)
Bir insan kardeşinin dirisine göstermediği hassasiyeti ölüsüne neden gösterir? Diyelim ki sonradan öldürdüğüne pişman oldu, kardeşini öldürdüğü için kendisine "yazıklar olsun" deyip lanet okumak varken neden sadece ceseti ortadan kaldırmaya yarayacak olan birşeye bu kadar kafayı takar? Kısacası bu ayetteki "karga" muhabbeti biraz sıkıntılı gözükmektedir.
İlk insan Adem ve Havva'nın çocukları olan Habil ve Kabil'in hikayesinin anlatıldığı bu ayette ilk ölen insan olduğuna inanılan Habil'in toprağa gömülmesi konu edilmektedir. Ayette ölünün toprağa gömülmesini gösteren ve toprağı eşeleyen "karga" kelimesine dikkat çekmek istiyorum.
Ayette geçen Arapça "guraben" kelimesi "karga" anlamına gelmektedir. Bu kelimenin kökü "gayın ra ba" harflerinden oluşmaktadır. Aynı kökten gelen ve Kuran'da geçen diğer kelimeler "batı" ve "güneşin batışı" anlamlarına geliyor.
Eski Mısır inancında güneşin battığı taraf ölüm ve öteki aleme geçiş anlamı taşıdığı için ölülerin gömüldüğü mezarların Nil nehrinin batısına inşa edildiğini söylemiştik. Ayetteki ilk insanın nereye gömüleceğini gösteren "guraben" kelimesinin aynı zamanda güneşin batışı anlamına gelen "gurubi" kelimesi ile aynı kökten geliyor olması acaba bir tesadüf müydü? Bana soracak olursanız kesinlikle değil.

Ele aldığımız konuyla ilgili bir küçük not daha düşelim.

İlk mesajımda "Amentet" kelimesinin "batı" ve "ölüm diyarı" anlamlarına gelmekte olduğunu belirtmiştim. Bu kelime aynı zamanda bir Tanrıça adı olup batıyla özdeşleştirilmiş olan bu tanrıça "Batı'nın Kızı" olarak da adlandırılan Amunet'dir. (Amentet, Ament diye de söylenir). Tanrıça Amunet genellikle kafasının üzerinde bir kuş veya batının sembolü olan bir işaret ile resmedilmiştir.



Tanrıça Amunet'in bir diğer özelliği ise çoğu yerde akasya ağacı ile sembolleştirilmiş olmasıdır. Bir ölüm tanrıçası olarak onun yeraltı kapılarına bakan çölün kenarındaki bir ağaçta yaşadığına inanılıyordu. Sık sık mezar ve tabutlarda ölüyü koruyan tanrıça olarak resmediliyordu. Ölen ruhları ölüler dünyasına almadan önce onlara ekmek ve su sunmaktaydı.
Kabil'in kardeşini nasıl gömeceğiyle ilgili ayete ilişkin olarak Er Razı'nın tefsirinde şu not yer almaktadır:
".....tabirinin manası, "Kardeşinin avretini..." demektir. "Avret" kelimesi de, kişinin bedeninde, açılması caiz olmayan kısım demektir. O halde flji kelimesi, "çirkinliğinden dolayı insanı utandıran ayıp yerler, kusurlar" manasına gelir. Bu ifadenin, "kardeşinin İaşesi" anlamına geldiği de söylenmiştir."
Gerçekten de ayette "kardeşinin ceseti" olarak çevrilen "sev'ete ahi" kelimesindeki "sev'e" kelimesi "avret" anlamına geliyordu. Avret yerinin örtünmesiyle ilgili Kuran'daki diğer ayetler, bir başka deyişle Kabil'le ilgili ayette "ceset" olarak çevrilmiş olan "sev'e" kelimesinin geçtiği diğer ayetler Araf (20, 22, 26 ve 27. ayetler) ve Taha Suresi'ndedir (121. ayet). Kabil'le ilgili ayette geçen "avret yerlerinin örtünmesi" tabiri bu ayetlerde bu sefer yasaklanmış ağaçtan yiyen Adem ve Havva'nın avret yerlerinin örtünmesi olarak geçer.
Batı ve ölüm diyarı anlamındaki "Amentet" kelimesi ve onun Tanrıçası ile özdeşleşmiş olan "ağaç" sembolü Kabil'le ilgili ayette geçmese de o ayetteki temel kelimelerin geçtiği diğer ayetlerde karşımıza çıkmaktadır. Gerek ayetlerdeki anlatımda gerekse Tanrıça ile ilgili yapılan açıklamalarda "Ağaç" ve "ağaçtan yeme" sembolleri belirgin semboller olduğu için aradaki bu benzerliğe dikkat çekmek istedim.
(Not : Keşke her şeyi tüm somutluğu ile ortaya dökebilmek bir anda mümkün olsaydı. Ele alınan bu konular içinde sayısız etkenin yer aldığı oldukça karmaşık ve uzunca bir sürece ilişkin. Her ne kadar gerçeği bir anda ortaya koyabilmek kolay olmasa da ona doğru ufak adımlarla yol alınabilir. Zaten benim en temel amacım bu tür konularda daha kapsamlı araştırmalara en azından bir kapı aralayabilmek. İnanıyorum ki zamanla daha somut tespitler ortaya konacak ve gerçekler tüm çıplaklığıyla gün ışığına çıkacaktır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder