30 Mart 2015 Pazartesi

Kuran'daki Tanrıça Lat - Saba Melikesi ilişkisi üzerine (Ahzap 50)

Neml Suresi 23. ayetinde “Saba Melikesi’nden (Queen of Sheba)" şu şekilde bahsedilmektedir:

1. innî : muhakkak ki ben, gerçekten ben
2. vecedtu : buldum
3. umreeten : bir kadın, bir hanım
4. temliku-hum : onlara melik olan, hükümdarlık yapan
5. ve ûtiyet : ve verildi
6. min kulli şey'in: herşeyden
7. ve lehâ : ve ona, onun var
8. arşun : arş, taht
9. azîmun : büyük

Ayette “Saba Melikesi”ni kasten söylenen “umreeten (kadın)” kelimesine dikkat çekmek istiyorum.

Umreeten : امْرَأَةً

Bu kelimeyi aynen alıp Kuran içerisinde arattığımızda bu ayetin dışında 3 ayette daha geçtiğini görüyoruz. (Kelimeyi aynen alıp aratmak üzerinde hiçbir müdahale yapılmamış bu kelimeleri bularak mümkün olduğunca temeldeki ortak anlatımı ve ayetler arasındaki anlam ilişkisini daha net bir şekilde yakalayabilmek içindir.) 

"umreeeten" kelimesinin geçtiği diğer ayetler: Nisa Suresi’nin 12. ve 128. ayetleri ile Ahzap Suresi’nin 50. ayetidir. 

(Nisa Suresi’ndeki ayetlerde geçen ve sureye de adını veren “kadınlara” ilişkin tüm ayetler belki de Kuran’da anlamı en fazla çarpıtılmış olan ayetler. Başta "kadın - erkek" ve “miras” konuları olmak üzere bu ayetler aslında özünde “tanrıça” inanışını içeren ayetler ancak daha sonradan bu ayetler birilerinin ellerinde normal insanların “miras” gibi gündelik ilişkilerini düzenleyen ayetler gibi hem yorumlanmış hem de değiştirilmiştir. Nisa Suresi’ne bir bütün olarak bu gözle baktığım için her zaman bu sureyi diğer Surelerden ayrı tutmuşumdur, çözümü bu bağlamda çok daha zordur diyebilirim, ancak inanıyorum ki Nisa Suresi'ndeki bu kelime ve anlam saptırması zamanla daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır. Bu yüzden Nisa Suresi’ndeki iki ayetten daha çok diğer ayet olan Ahzap Suresi’nin 50. ayeti üzerinde durmak istiyorum.)

Saba melikesi’ni tarifen geçen “umreeten” kelimesi Ahzap Suresi'nin 50. Ayetinde şu şekilde geçmektedir:

“Ey Nebî! Muhakkak ki Biz, ecirlerini verdiğin zevcelerini ve elinin malik olduğun, Allah'ın ganimet olarak sana verdiği (cariyelerini) helâl kıldık. Ve seninle beraber hicret eden amcanın kızları, halanın kızları, dayının kızları, teyzenin kızları ve nefsini Nebî için hibe eden ve Nebî'nin de onu almak istediği mü'min kadınları, mü'minler hariç, sana özel olarak. Onlara zevceleri ve ellerinin malik oldukları (cariyeleri) konusunda neyi farz kıldık, Biz biliriz. (Bu), senin üzerine bir zorluk olmaması içindir. Ve Allah, Gafûr'dur, Rahîm'dir (Rahîm esmasıyla tecelli eden).”

umreeten” kelimesi bu ayette Nebi’nin kendisiyle evlenmek istediğinde, kendisini ona hibe eden “kadın” olarak geçiyor. Ayette bu kelimenin geçtiği yere yakından bakalım:

24. ellâtî : ki o (kadın)
25. hâcerne : hicret etti
26. meâ-ke : seninle beraber
27. vemreeten (ve imreeten) : ve kadın, hanım

Burada özellikle “ellati” kelimesine dikkatinizi çekmek istiyorum. 

Kuran’da İslam öncesi Arapların pagan tanrıçaları “Lat, Menat ve Uzza” Necm Suresi'nin 19. ayetinde geçmektedir:

“Siz, Lât ve Uzza'yı gördünüz mü?” (Necm -19)

Tanrıça Lat’a Kuran’da sadece bu ayette değinilmektedir. Ancak bu kelimeyi Kuran’da aradığımızda bundan başka 7 ayette daha “ellati(onlar)” manasında geçtiğini görüyoruz. 

http://www.searchtruth.com/search.ph...earch_word=all

Bu 7 ayet (4’ü Nisa Suresinde olmak üzere) şu şekildedir: Nisa 15, 23, 34, 127, Yusuf 50, Nur 60, Ahzap 50.

“Bu konuda daha önce açmış olduğum başlığa da göz atmanızı öneririm : “Kuran’da Lat’ın izleri”http://www.turandursun.com/forumlar/...ad.php?t=33911)

Bu ayetler içerisinden Ahzap Suresi’nin 50. ayeti yukarıda Saba Melikesi’ni kasten söylenen “umreeten” kelimesinin geçtiği (Nisa Suresi'ndeki iki ayetin dışındaki diğer) ayettir. 

Bir başka deyişle Kuran’da Tanrıça “Lat” kelimesini içinde barındıran “ellati” kelimesi Saba Melikesini kasten söylenen “umreeten” kelimesiyle birlikte geçmektedir. 

(Ahzap Suresi’nin bu 50. ayetindeki “ellati” kelimesinden hemen sonra geçen “hacerne” kelimesinin ise her ne kadar “hicret etmek”” anlamında verilmiş olsa da daha önce birkaç başlığımda “tanrıça” bağlantısına değinerek ele aldığım “Hacer – Taş (Hacerül esved) – Arapların Anası)” ile bağlantılı olduğunu düşünüyorum.

Hicret etmek: hā jīm rā (ه ج ر)
Taş- hucurat : ḥā jīm rā (ح ج ر)

“Hacer-Saba” ilişkisi için: http://www.turandursun.com/forumlar/...73&postcount=2
)

Burada bana göre sorulması gereken soru şudur; ayetlerdeki kelimeleri seçen Kuran’ın Allah’ı acaba “Saba Melikesi (umreeten)” - “Tanrıça Lat (ellati) ve "Hacerne (hacer)” kelimeleri arasında böylesi bir yakın kullanıma neden izin vermiştir? Yoksa birlikte anılan bu kelimeler aslında bize çok daha farklı şeyler mi bahsetmektedir? 

Ahzap Suresi 50. ayetinde Allah’ın yan yana bilerek getirmiş olduğu bu kelimeler arasında aslında bir ilişki bulunuyor. 

Örneğin; bu ilişkiyi araştırmak adına internette yapacağınız basit bir aramada karşınıza şöyle bir bilgi çıkacaktır:

beni shaybah : günümüzde kabede görev yapan ve kabeyi koruyan imamlara verilen isim. "yaşlı kadının çocukları" manasına gelir. olayı ilginç yapan, islam öncesi dönemde kabede tapınılan önemli tanrıçalardan biri olan lat'ın -sheba ismiyle de bilinir- en yaygın lakaplarından birinin "yaşlı kadın" olmasıdır.

https://eksisozluk.com/beni-shaybah--3683076


“Just 1400 years ago Muslims took control of the goddess' Mecca shrine away from the priestesses of Allat -- whom they slaughtered. But to this day, the men who guard the Kaaba-shrine are still called "Sons of the Ancient Woman." Sons of Sheba, in Arabic, Beni Shaybah. Goddess Allat had a nickname, or extra title, Sheba pronounced Shaybah. Meaning the wise-woman, or, "She of the ancient wisdom."

http://www.northernway.org/presentat...odwife/18.html


Bu bilgiler bize Kabe’yi koruyan kişilere “Sheba’nın çocukları, ‘yaşlı kadının’ çocukları” dendiğini, Tanrıça “Lat”ın geçmişte “Sheba” adıyla anıldığını söylemektedir. (Saba Melikesi İngilizcede "Queen of Sheba” olarak geçiyor.)

"Three goddesses were worshipped at Kaaba; Al-Lat, or Leto, of Caria, Kore, and Al-Uzza (Ergenere 54); Stone calls them Ilat, Allat, and Allatu…. Koreish tribe protected the Kaaba,and those who servet here today are called Beni Sheba, or “childeren of the old women”… Ba’Alat was called Ancient Serpent lady an she is connected to Ashtart the ophidian goddess as described here."

http://books.google.com/books?id=Jjo...0sheba&f=false


yukarıdaki bilgilerde ise Kabe’deki taşın “Ilat, Allat ve Allatu” olarak adlandırıldığından bahsediliyor. “Lat-Sheba” ilişkisinin Kabe ve “kara taş (hacer ül esved / Hacer)” üzerinden ortaya konuluyor olması ayette geçen “ellati” ve “umreeten” kelimelerinin arasındaki ”hacerne” kelimesinden de şüpheleniyor olmamızı haklı kılıyor.



Şimdi sorumuzu asıl “mü’min” arkadaşlara yöneltelim; ayetlerdeki kelimelerin kullanım yerleri inkar edilemez bir şekilde ortada, geçmiş pagan tanrıçalar üzerinden ileri sürülen “Lat-Sheba” ilişkisi ortadayken Kuran’ın Allah’ı neden Ahzap Suresi'nin 50. ayetinde "Tanrıça Lat" ve "Saba (Sheba) Melikesi" bağlantılı Kuran kelimelerini yan yana anmıştır?

24. ellâtî : ki o (kadın)
25. hâcerne : hicret etti
26. meâ-ke : seninle beraber
27. vemreeten : ve kadın, hanım

sorumuza cevap alalım, yine Kuran'dan enterasan bir kelime kullanımına daha değinecem. Ramazan hediyesi olarak 

EK-1:

gelelim Ramazan hediyesinin ilkine;

Kabe'ye Hizmet

Kabe'ye hizmete hicabe denir. Kabe'ye hizmet edenlere de sedene denir. Bu vazife efendimiz (sav) zamanından beri gelmektedir.Bu vazifeBenî Şeybe kabilesine verilmiştir.

Efendimiz Kabe'nin anahtarını Mekke fethinden sonra Şeybe oğullarından Osman b. Talha ve Şeybe b. Osman b.Talha'ya vermişti.

İlk olarak Kabe'ye İbrahim (as) hizmet etmiştir. Ondan oğlu İsmail (a.s), ondan da onun oğullarına ve onlardan da dayıları konumunda olan cürhümlüler zorla almışlardır. Onlardan da Huzaa kabilesi zorla almıştır. ve onlarda asırlarca kalmıştır. Ve zamanla Efendimizin 4. kuşak dedesi olan kusay 'a ulaşmıştır. Kusay ise sedeneyi yani kabe'nin bakımını görümünü büyük oğlu Abduddar'a teslim etmiştir.

Bu islam gelinceye kadar devam etmiştir. Daha sonra efendimizin emri ile Ben i Şeybe'ye verilmiştir. Efendimiz "bunu kıyamete kadar olmak üzere size veriyorum. sizden ancak zalim alır. "buyurmuşlardır.

http://www.kabe.gen.tr/kabe-ye-hizmet.html


Beni Şeybe (Beni Shaybay): Kabe'nin anahtarlarını elinde bulunduran, Kabe örtüsünün teslim edildiği aile, "Yaşlı Kadının Oğulları" anlamına geliyor. Halen bu adla anılıyor olmaları Kabe'nin aslına pagan Araplardan kalma bir "Tanrıça (El Lat)" tapınağı olmasından geliyor. 

Shayba: Shayba, the Arabic-Aramaean title of the Great Goddess, was the "Old Woman" whose spirit dwelt in the sacred stone of the Kaaba or Mecca. Shayba was the land-name and the Goddess-name of Arabian queens in the ancient seat of government, Marib in southern Arabia (now Yemen). Shebat was the Mesopotamian moon-goddess (a variation of Hebat or Eve), and the month named after her. In Assyria the ancient head of the family was called shebu, formerly a matriarch and later a tribal elder of either sex. Walker, Barbara G. The Woman's Encyclopedia of Myths and Secrets. New York, HarperCollins, 1983. p. 931

Kabe'nin anahtarlarını elinde bulunduran bu ailenin adını üzeride taşımaya devam ettikleri "Yaşlı Kadın" ifadesi çok önemli, adamların ellerinde değil asıl anahtar taşıdıkları bu adda gizli. 

Kabe = Yaşlı Kadının Oğulları (Beni Shaybay, Saba'nın Oğulları)

Kabe ile alakalı olan bu "yaşlı kadın" çeşitli kaynaklarda başta Saba Melikesi (Queeen of Sheba) dahil olmak üzere geçmişteki Tanrıçalarla ilişkilendiriliyor.

bu bağlamda eğer Kuran'da bir yerde "yaşlı kadın" ifadesi geçiyorsa bu kelimenin üzerinde durmak gerekir. Kuran'da "yaşlı kadın" ifadesinin olup olmadığını aradığımızda karşımıza Nur Suresi'nin 60. ayeti çıkıyor:

"ve kadınlardan nikâh (evlenme) ümidi olmayan yaşlı kadınların, ziynetlerini açmaksızın dış giysilerini çıkarmalarında, bundan sonra onlara vebal (günah) yoktur. Ve iffetli olmayı istemeleri onlar için daha hayırlıdır. Ve Allah, Sem'î'dir (en iyi işitendir), Alîm'dir (en iyi bilendir)."

bu ayette "yaşlı kadın" olarak geçen kelime "el kavaidu

el kavaidu: وَالْقَوَاعِدُ

bu kelime Kuran'da aynı kökten gelen diğer kelimelerle birlikte isim olarak şu şekilde bir gösterilmektedir: 

Noun

(2:127:4) l-qawāʿida the foundations وَإِذْ يَرْفَعُ إِبْرَاهِيمُ الْقَوَاعِدَ مِنَ الْبَيْتِ وَإِسْمَاعِيلُ
(16:26:10) l-qawāʿidi the foundations قَدْ مَكَرَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَأَتَى اللَّهُ بُنْيَانَهُمْ مِنَ الْقَوَاعِدِ
(24:60:1) wal-qawāʿidu And postmenopausal وَالْقَوَاعِدُ مِنَ النِّسَاءِ اللَّاتِي لَا يَرْجُونَ نِكَاحًا

burada kırmızı renkle belirtilen 3 kelime de aynı kökten geliyor, en alttaki bizim ele aldığımız "yaşlı kadın" anlamına geliyor. Onun üstündeki diğer iki kelime ise "temel" anlamında veriliyor. Bu iki aayetten birisi olab Bakara Suresi'nin 127. ayeti şu şekilde:

"İbrâhîm ve İsmail, beyt'in (Kâbe'nin) temellerini yükseltiyorlardı (ve şöyle dua ediyorlardı): “Rabbimiz, bizden (bunu) kabul buyur. Muhakkak ki Sen, Sen, en iyi işiten ve en iyi bilensin.”

Nur Suresi 60. ayetinde "yaşlı kadın" anlamındaki kelime Bakara Suresi'nin 127. ayetinde karşımıza Kabe'nin "temelleri" olarak çıkıyor. Allah'ın bu yöndeki kelime seçimi geçmiş "Ana" tanrıçalardan kaynaklandığı iddia edilen "Kabe = Yaşlı Kadın" ilişkisinin Kuran'da da var olduğunu göstermektedir. 

bunun üzerine bir de size bu "yaşlı kadın" kelimesinin geçtiği ayet olan Nur Suresi'nin 60. ayetinin Tanrıça Lat'ın adının içinde yer aldığı 7 ayetten birisi olduğunu söylesem:

İlk mesajdan alıntı : ...Bu 7 ayet (4’ü Nisa Suresinde olmak üzere) şu şekildedir: Nisa 15, 23, 34, 127, Yusuf 50, Nur 60, Ahzap 50.

Nur Suresi 60. ayet:

1. ve el kavâıdu : ve yaşlı kadınlar
2. minen nisâi : kadınlardan
3. ellatî lâ yercûne : onlar ümit etmezler
4. nikâhan : bir nikâh, evlilik

Kuran Allah'ının kelime seçiminden kaynaklanan ayetlerdeki "Yaşlı Kadın / Lat (Nur 60)" ile "Kabe (Bakara 127)" arasındaki ilişki hakkında müslüman arkadaşlar acaba ne düşünüyor?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder