“Allah’ın yardımı ve fetih geldiğinde ve insanların bölük bölük Allah’ın dinine girdiğini gördüğünde, Rabbine hamd ederek tespihte bulun ve O’ndan bağışlama dile. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir.” (Nasr Suresi)
Nasr Suresi Kuran’ın en kısa surelerinden biri olup sadece 3 ayetten oluşmaktadır. Diyanetin çevirisinde bu surede anlatılan olayın Mekke’nin fethine ilişkin olduğu düşünülerek “fetih” kelimesinden sonra parantez içerisinde (Mekke’nin fethi) ibaresi bulunmaktadır.
Bu surede de ne yazık ki bazı ucu açık kalan noktalar var. Gerçekten de bu surede anlatılanlar peygamberin görerek tanıklık etmiş olduğu o zamanki bir fetihe ilişkin miydi yoksa anlatılan kıyamet gününe mi ilişkindi?
Buradaki anlatımın aslında kıyamet gününe ilişkin olduğunu destekleyen yerler varlar:
1-“Allah’ın fethi” (el fethu) tabiri:
“Eğer doğru söyleyenler iseniz, şu fetih ne zamanmış?” diyorlar. De ki: “El Fetih (Kıyamet) günü, inkâr edenlere iman etmeleri fayda vermeyecektir. Onlara göz de açtırılmayacaktır.” (Secde 28-29)
Bu ayette görülüğü gibi “fetih” tabiri normal savaşların yanı sıra kıyamet günü için de kullanılmaktadır.
Ayrıca “Allah’ın fethi ve yardımı” konusunda benzer ifadelerin yer aldığı bir başka sure daha bulunmaktadır:
“Allah, günahlarınızı bağışlasın, sizi içinden ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki güzel meskenlere koysun. İşte bu büyük başarıdır. Seveceğiniz başka bir kazanç daha var: Allah’tan bir yardım ve yakın bir fetih. (Ey Muhammed!) Mü’minleri müjdele!” (Saff 12-13)
Allah ilkin cennetin yani kıyamet sonrası diğer tarafın güzelliklerinden bahsettikten sonra “fethin” yakın olduğunun müjdesini vermektedir. Bu müjde normal bu dünyada kazanılacak olan bir fethin mi yoksa müminlere bahsedilen cennete kavuşmayı sağlayacak olan kıyamet gününün mü müjdesi?
Ayrıca, yazının sonlarında tekrar hatırlamak üzere burada geçmekte olan "yakın fetih" sözündeki yakın kelimesinin altını çizmiş olalım.
2-“İnsanlar”ın gelecek olmasından bahsedilmesi:
Surede sadece peygamber zamanında yapılan bir fetih sonucu İslam’a geçeceklerden değil de kıyamet günü gibi tüm insanları ilgilendiren bir olayda yaşabileceği gibi insanların genelinin yapacağı bir işten bahsediliyor.
3-İnsanların "bölük bölük" gelmesi:
Surede geçmekte olan "bölük bölük" ifadesinin Arapçası “efvâcen”. Kuran’da bu kelimenin geçtiği diğer ayetteki anlatım kıyamet gününe ilişkin.
“Bu, sûra üfürüleceği gün gerçekleşir ve siz bölük bölük gelirsiniz.” (Nebe -18)
Yine kıyamet gününün anlatıldığı ve "bölük bölük" manasındaki benzer anlatımların olduğu başka ayetler de bulunmaktadır.
“Allah tarafından, geri çevrilmesi olmayan bir gün gelmeden önce yüzünü dosdoğru dine çevir. O gün insanlar bölük bölük ayrılacaklardır.” (Rum -43)
“O gün insanlar amellerinin kendilerine gösterilmesi için bölük bölük kabirlerinden çıkacaklardır.” (Zilzal -6)
Nasr Suresi'nde bahsi geçen fetihten kastın ne olduğu tam olarak belli değildir. Bu yüzden sure her ne kadar kısa olsa da tefsirciler uzun uzadıya açıklamalarda bulunmak zorunda kalmışlardır. Fakat yukarıdaki noktaları dikkate aldığımızda buradaki anlatımın kıyamet gününe ilişkin olması yüksekle muhtemeldir.
Peki surenin sonunda bu olup bitenleri görecek olan ve Allah’ı anıp ondan bağışta bulunması istenilen kişi kimdir? “rabbi-ke” yani “senin rabbin” denilerek seslenilen kişinin peygamber olduğu anlaşılmaktadır.
“Onlar kıyametin kendilerine ansızın gelmesinden başka bir şey beklemiyorlar. Muhakkak onun alametleri gelmiştir. Kıyamet kendilerine gelip çatınca öğüt almaları kendilerine ne fayda verecek? Bil ki Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Hem kendinin, hem de inanmış erkek ve kadınların günahlarının bağışlanmasını dile! Allah, gezip dolaştığınız yeri de, içinde kalacağınız yeri de bilir.” (Muhammed 18-19)
Bu ayetlerden de anlaşılacağı üzere kıyamet gününden bahsedildikten sonra peygamberin inanan insanlar için Allah'ta bağışlanma talebinde bulunması istenmektedir.
Kısa bir toparlama yapacak olursak Nasr Suresi'ndeki anlatımın “kıyamet günü ve o günü görecek olan peygambere” ilişkin olduğu görülmektedir. Peki kıyamet gününe peygamberin şahitlik etmesi ve orada olup bitecekleri görüp, insanlar için Allah’tan bağışlanma talep etmesi nasıl mümkün olabilir?
Bu sorunun cevabını ise şöyle verebilirz; önceki kitaplarda da oluğu gibi Allah’ın azabının, "fethinin" geleceği büyük gün öyle binlerce yıl sonra filan değil aslında yakın bir zaman içerisinde yaşanacak bir olay olarak düşünülmüştü. Bunu söyleyenler böyle düşünüyorlardı veya düşünmüyorlardı bilinmez ama diğer insanların bu yolla korkutulup ikna ediliyor oldukları bir gerçekti.
Bence Nasr Suresi’ndeki anlatım da bu bakış açısının bir sonucuydu; Allah peygamberinden olur da kıyamet gününü yaşarsa kendisini anıp bağışlanma talebinde bulunmasını istiyordu.
Aslında bu Allah’ın her şeyi bilen kesin düşüncelerini değil peygamberin ihtimale dayalı kendi düşüncelerini yansıtıyordu. Çünkü kıyametin en azından bizim açımızdan anlaşıldığı gibi binlerce yıl sonraya kalacak olduğunu Allah zaten biliyordu. Bu olayın kendi ömrü içinde olup olmayacağını bilmeyen ve ona göre o gün ne yapması gerektiği konusunda kendisine öğüt veren peygamberin kendisiydi.
Putperestlerin iki de bir peygambere kıyamet zamanını soruyor olmalarının sebebi de buydu. Herkes normal bir ecelden ziyade kendi ölümlerini de beraberinde getirecek olan bir kıyametin yaklaşan saatinden korkmaktaydılar.
"Eğer gerçekçiyseniz bu vaad ne zaman olacak?" diyorlar. (Sebe -29)
"Doğru iseniz bu tehdit ne zaman olacak?" diyorlar (Mülk -25)
“Sana o kıyameti soruyorlar, ne zaman kopacak diye. “ (Naziat -42)
“İnsanlar sana kıyamet saatini soruyorlar. .” (Ahzap -63)
“Sana, ne zaman kopacak diye kıyamet vaktini soruyorlar..” (Araf -187)
Peygamberin ısrarcı bu sorulara vermiş olduğu cevaplar da manidardı. Her ne kadar bunu sadece Allah bilir deyip durmuşsa da aslında bildiği bir şey vardı o da kıyametin yaklaşmış olduğuydu :
“Bu kitabı ve ölçüyü hakla indiren Allah'tır. Ne bilirsin, belki de kıyamet saati yakındır! (Şura -17)
“İnsanların hesap (görme) zamanı yaklaştı. Onlar ise hâlâ gaflet içinde, yan çizip aldırmıyorlar. (Enbiya -1)
“Yaklaşan yaklaştı.” (Necm -57)
Kıyamet sonrası olup biteceklere ilişkin anlatımlarda da Allah sürekli olarak huzurunda toplanacak olan cehennemliklerden kendisine ortak koşulan putları filan çağırıp getirmelerini istemektedir. Yani yakın bir zamanda yaşanacak bir kıyamet düşüncesinin doğal bir sonucu olarak öbür taraftaki inançsızlar o zamanki insanlar gibi illa tapacak birşeyleri bulunan insanlar gibi anlatılmışlardır.
Kuşkusuz hiçbir putu olmayan, hiçbirşeyi ortak koşmayan, hiçbirşeye inanmayan ateistler, agnostikler gibi yaşayan insanlar da vardır. Kurandaki "inkarcılar" "kafirler" den kast edilenler bu kişileri de mi kapsıyordu yoksa sadece puta taptıkları için doğal olarak inkarcı ve kafir de olmuş olan o zamanki insanları mı kapsıyordu bilinmez.
Dilerim Nasr Suresi üzerinden yaptığım bu açıklamlar, Tevrat'ta insanların dağlara ve mağaralara kaçacağı, İncil'de elinde ok ve yayla çıkıp gelenlerin olacağı "yakın tarihli" kıyamet gününe ilişkin Kuran'nın bakış açısını da anlayabilmek adına faydalı olmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder