"De ki: Deniz mürekkep olsa tükenir, yazılmaz Rabbimin sözleri tükenmeden, hattâ o deniz kadar bir deniz daha eklense gene tükenir, yazılamaz." (Kefh -109)
"Tûr’a, yayılmış ince deri sayfalara düzenle yazılmış kitaba..." (Tur 1-7)
"Sen şu Kur’an’dan önce hiçbir kitap okumuyor ve onu sağ elinle yazmıyordun..." (Ankebut -48)
Ayetlerden çok bariz şekilde anlaşıldığı gibi peygamberin yaşadığı zamanlarda "kalem", "mürekkep", "sayfa", bu sayfalardan oluşan "kitaplar" ile nelerin kastedildiği çok iyi biliniyordu. Hatta sol elle değil de sağ elle kalem tutup yazı yazmanın peygamberin yapmadığı bir davranış olarak söylenmesinden, yazı yazmanın ve kitap okumanın o zamanki insanlar arasında bilinen ve yapılan eylemler olduğu anlaşılmaktadır.
Kalem var mı, var, mürekkep var mı var, deride olsa sayfalar var mı var,,, o zaman neden peygamber zamanında ortada bir "kitap" yok?
İlla kitap bir andan topluca gökten insin diyen yok; ama indiği ayetlere göre sayfa sayfa yazılarak, sadece son sayfaları peygamberin son zamanlarında veya onun ölümünden sonra eklenilmesi kaydıyla bir kitap rahatlıkla oluşturulabilirdi. Hiç olmamasındansa ortada bir kitap olsun da varsın son sayfaları da eksik olsun.
Bir kitabın doğrudan birinci ağzın elinde derli toplu bir halde bir arada tutulması asla zor bir şey değildi. Tam tersine bu yol kötü niyetli olabilecek bazı münafıklara karşı izlenmesi gereken aklın ve mantığın gerekli gördüğü en makul yoldu.
Oysa anlatılanlara baktığımızda ne yazık ki sanki peygamber ve çevresi kalemden, kitaptan bir habermiş gibi ayetlerin toplatılarak kitap haline getirilmesi onun ölümünden sonraya bırakılmıştır. Hiç peygamberden "allahın sözleri dağınık bir halde orda burda dursun, böyle olması yazılı ve bir kitap halinde durmasından daha iyi ve güvenlidir" demesi beklenebilir mi? Kaldı ki ayetlerde, kendi ağzından kurandan "bu kitap" diye o kadar bahsetmiş ama ortaya bunu somutlaştıran birşey koymamış.
Peygamberin aklına kendisinden bin yıl önce yaşamış yunanlı Heredot'un kendi eserlerini kaleme alıp kitaplaştırması fikri dahi gelmemiş olabilir mi? Peki ya Allahın aklına hiç gelmemişken putperest kralların buyruklarını tapınak duvarlarına kazıyarak bu zamanlara kadar ulaştırmış olmalarına ne demeli?
Kutsal emanetler olarak bilinen peygamberin sakalı, hırkası, mührü, kılıcı, ayak izi v.s. bize kalmışken, bunlardan daha kıymetli allahın kelamı olan sözleri ve kitabı neden bize "kendisinden" kalmamıştır ya da kalamamıştır?
Güzel soru, cevabı da basit: Allah'ın takdiri....
YanıtlaSil:)) ne güzel mantık ilim akıl delil ve gerçeklikle izah etmişsiniz tebrik edicem sizi hatta öpücem v ALLAH i nasıl düşünemedik ya yuh olsun bize dimi
Sil