Yapılan inceleme ve araştırmalarda, yahudi masalları, halk öyküleri ile kuranda anlatılan hikayeler arasında dikkat çekici benzerlikler saptanmıştır. Yahudilere ait olan dini metinlere “Talmud” denmektedir. Bu metinler Yahudi medeni kanunu, tören kuralları ve efsanelerini kapsayan dini metinlerdir. Talmud iki çeşittir. Bunlar; milattan sonra 3 ila 5. yy'a ait olduğu kabul edilen ancak daha eski dökümanları da içeren Babil Talmudu ve daha eski olan Filistin ve Yeruşalayim (Kudüs) Talmudu’dur.
Şunu belirtmek gerekir ki, Talmud gibi metinlerde yazılanlar en başta yahudiler olmak üzere "kutsal" metinler olarak kabul edilmemişlerdir. Bunlar geçmiş medeniyetlere ait hikâyelerle süslenmiş olup tevratın o dönemin koşullarına göre yorumlanması ile oluşturulmuş insan elinden çıkma metinlerdir.
Şimdi gelelim asıl sorumuza; nasıl oluyordu da yahudilerin kutsal saymadıkları bu insan elinden çıkma Talmud yazıları kurana allahın birer sözü olarak geçiyordu? İslamın doğduğu yüzyıllarda Arabistan yarımadasında (Hicaz diye bilinen yerde) çok sayıda Yahudi topluluk yaşamaktaydı. Bu Yahudiler Kudüs’ün milattan sonra 70 yılında yıkılmasının ardından Filistin’den kaçan Yahudi nüfusuna dahildiler. Bu Yahudilerin büyük bir bölümü nesiller boyunca babadan oğla sözlü olarak geçen Talmud yazılarını ruhsal bir rehber olarak görmekteydiler.
Yahudilerin kutsal olmayan metinlerindeki anlatılanlarla kurandaki anlatımlar arasındaki benzerlikler :
Kuran / Maide-31:
“Nihayet Allah, ona kardeşinin ölmüş cesedini nasıl örtüp gizleyeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. “Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtmekten âciz miyim ben?” dedi. Artık pişmanlık duyanlardan olmuştu.”
Talmud :
“Adem ve Havva, ölülerin gömülmesi konusunda bilgi sahibi olmadıkları için, cesedin yanında oturup ne yapacaklarını bilmeden ağladılar. Bu sırada bir kuzgun geldi ve başka bir kuzgunun ölüsünü taşıdı. Yeri eşeledikten sonra onu Adem ve Havva’nın gözlerinin önünde gömdü. Adem şöyle dedi: “Haydi biz de kuzgunun yaptığı gibi yapalım”. Habil’in cesedini alıp hemen gömdüler. (Jonathan ben Uzziah Targumu)”
Kimin kimi gömdüğü konusu dışında iki anlatım arasında büyük bir benzerlik bulunmaktadır. Şimdi de bir sonraki devam ayetine geçelim.
Kuran / Maide-32:
“Bundan dolayı İsrailoğullarına şunu yazdık: “Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmıştır. Andolsun ki, onlara resûllerimiz apaçık deliller (mucize ve âyetler) getirdiler. Ama onlardan birçoğu bundan sonra da (hâlâ) yeryüzünde aşırı gitmektedir.”
Talmud :
“Kardeşini öldüren Kain ile ilgili olarak Kutsal Kitap’da (Yaratılış 4:10) kardeşinin kanı bana sesleniyor” dendiğini okuruz. Burada kan sözcüğü tekil olarak değil çoğul olarak kullanılmıştır. Tek bir kişiyi öldürenin tüm insan ırkını öldürmüş sayılacağını göstermek için tek olarak yaratıldın; oysa tek bir kişinin canını kurtaran, tüm insan ırkını kurtarmış sayılacaktır. (Mishnah Sanhedrin 4:5)”
Bu anlatımlarda da büyük bir benzerlik bulunmaktadır. Kuran ayetindeki İsrailoğullarına “yazdık” ifadesinin tuhaflığını bir kenara bırakıp asıl önemli olan noktaya değinelim. Talmud metninde tevrataki bir ayet hakkında “yorum” yapan Yahudi bir din bilginin sözleri kurandaki ayette İsrail oğullarına söylenen Allahın sözleriymiş gibi aktarılmış.
Bir başka benzerlik ise İbrahim peygamberle ilgilidir. Kuranda Embiya suresinin 51-71. ayetlerinde İbrahim’in (Abraham) hikayesi anlatılır. Burdaki anlatıma göre, İbrahimin küçük putları kırıp suçu büyük putlara atması ve daha sonra ateşe atılıp yanmaktan kurtulması hikayesi tevratta bulunmayıp ikinci yüzyıla ait Yahudi efsanelerini içeren Midrash Rabbah isimli bir kitapta mevcuttur.
Benzerlikler bunlarla da sınırlı değildi. Kurandaki Neml suresinin 17-44. Surelerinde Süleyman peygamber, cinler, hüdhüd kuşu ve Sebe kraliçesi hakkındaki öykü anlatılır. Kurandaki bu hikaye de milattan sonraki 2. yüzyılda, yani kuranın oluşturulmasından yaklaşık 5 asır önce yazılmış olan Yahudi Targumu’ndaki öykü ile içerik ve biçim bakımından neredeyse özdeştir. Bu iki anlatı son derece tuhaf bir şekilde benzerlikler içerir: cinler, kuşlar ve özellikle de Süleyman’ın ilk aradığında bulamadığı ancak daha sonra kendisi ile Sebe kraliçesi arasında irtibat kurmada kullandığı haberci kuşu, mektup ve cam döşeme her iki anlatıma özgü unsurlardır.
Yine kurandaki Araf suresi 171. ayteinde geçen, Sina Dağı’nın yerinden sökülüp bir tehdit unsuru olarak Yasa’yı kabul etmeyen Yahudilerin başının üzerinde tutulduğu yolundaki anlatı 2. yüzyıla ait kutsal olarak kabul edilmeyen bir kitap olan Abodah Sarah’dan alınmıştır.
Kutsal olmayan metinlerden yapılan alıntılar sadece tevrat ile sınırlı da değildir mesela, mesihin çocukluk dönemiyle ilgili kurandaki birçok tuhaf öykünün temeli kutsal kabul edilmeyen hristiyan yazılarına dayanmaktadır: Meryemin doğum sancıları çektiği sırada bir hurma ağacına dayandığı ve onun meyveleriyle teselli bulduğu iddiası Sahte Matta’nın incilinden alınmıştır. Bebek İsa’nın çamurdan yaptığı kuşları nefesiyle canlandırdığına yönelik anlatım kurandaki anlatım Havari Tomas’a atfedilen sahte çocukluk incilinden kopyalanmıştır. Kuranda geçen mesihin daha beşikteyken konuşması ve kimliğini açıklaması olayı da “Kurtarıcının Arapça Çocukluk İncili” adını taşıyan yine kutsal olmayan bir masaldan gelmedir.
Tüm bu bilgileri okuduktan sonra inanan arkadaşların şu cevabı akıllarından geçireceklerinden hiç şüphem yok. “Eğer kuran en son ve en doğru kitapsa ve bu bilgiler kuranda geçtiği halde tevratta ve incilde geçmiyorsa o zaman bu bilgiler tevrat ve incilden çıkartılmış bilgilerdir.”
Bunu düşünecek olan arkadaşlara hemen şunu sormak gerekir. Eğe tevrat ve incil hakiki doğrulardan bu kadar uzaklaşmışken onun yerine peygamber dışındaki bazı insanların yaptığı “yorumlar”, ve anlattıkları hikayeler bu kadar hakikileşmişse; kuranın tevrat ve incilden nasıl bahsetmesi gerekirdi?
Nasıl bahsettiğine örnek ayetlerde bir bakalım:
-"O, sana Kitap'ı, önündekileri tasdikleyici olarak hak bir yoldan indirdi. Tevrat'ı ve İncil'i de indirmişti." (Ali İmran -3)
-“Tevrat indirilmeden önce, İsrail’in (Yakub’un) kendisine haram kıldığı dışında, yiyeceklerin hepsi İsrailoğullarına helâl idi. De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Tevrat’ı getirip okuyun.” (Ali İmran -93)
-“Yanlarında, içinde Allah’ın hükmü bulunan Tevrat varken nasıl oluyor da seni hakem yapıyorlar, sonra bunun ardından verdiğin hükümden yüz çeviriyorlar?..” (Maide -43)
-“De ki: “Ey Kitap ehli! Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbinizden size indirileni (Kur’an’ı) uygulamadıkça hiçbir şey üzere değilsiniz.” (Maide -68)
-De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah katından, doğruya bu ikisinden (bana ve Musa'ya inen kitaplardan) daha çok ulaştıran bir kitap getirin de, ben ona uyayım.” (Kasas -49)
Eğer kuranda bahsi geçen ve ademin çocuklarının, İbrahim ve Süleyman peygamberin yaşadıklarına ait böylesine önemli bilgiler tevrat ve incilin aslından kopartılmış ve bunların yerine başka anlatımlar tevrat ve incile eklenmişse bu kitaplardan Allah hiç bu şekilde bahseder miydi?
Bu kitaplar bu kadar tahrif edilmişse bunu açıkça bir cümle ile belirtmek çok mu zordu?
Hiç bu kadar zorlama cevaplar bulmaya gerek yok, yukarda izah etmeye çalıştığım gibi bu yahudi ve hristiyanların masalları kutsal metinler sanılarak arap coğrafyasında kulaktan kulağa aktarılan hikayeler ve efsanelerdi. Bu anlatımların allahtan geldiği iddiasında bulunan bir kitapta daha sonradan bölük pörçükte olsa yer alması ise gayet doğaldı.
Pes doğrusu!
YanıtlaSilİngilizce adıyla "Infancy Gospel of Thomas"ın sahte incil olduğuna nerden karar verdiniz? İnzik konsülüne falan mı katıldınız?
Hıristiyanların kanona dahil ettikleri kitapların original, gerçek olduğuna nereden karar verdiniz?
Bazı hıristiyan grupların inandığı ama diğerinin inanmadığı bir kitap size göre gerçek midir sahte midir?
O kitapların değiştiğini görmek istiyorsan bak şuna işte, anlayana..
http://en.wikipedia.org/wiki/Lxx