17 Nisan 2012 Salı

Tan yerinin ağarmasına andolsun! (Fecr Suresi)



Fecr Suresi:

1-Tan yerinin ağarmasına andolsun,
2-On geceye andolsun,
3-Çifte ve teke andolsun,
4-Geçip giden geceye andolsun.
5-Şüphesiz bunlarda, akıl sahibi bir kimse için üzerine yemin edilmeye değer bir özellik vardır.


Bu ayetlerle ilgili olarak Ebul Ala Mevdudi şöyle demektedir:

`Bu ayetlerin tefsiri hakkında müfessirler arasında pekçok ihtilaf vardır. Hatta "çift ve tek"ler hakkında 36 görüş ileri sürülmüştür. Kimi rivayetlere göre bu ayetlerin tefsiri Rasulullah'a dayanmaktadır. Ancak gerçekte, bunların tefsiri hakkında Rasulullah'tan herhangi bir şey rivayet edilmiş değildir.`

Yoğun ihtilafların olduğu bu ayetler üzerine düşünmekte fayda var. Ayetlerde 4 şey üzerine yemin edilmektedir bunlar sırasıyla: 1- Fecr denilen ve sureye de adini veren tan yerinin ağarmasına 2-On geceye 3- Çift ve teke 4-Geçip giden geceye.

Hemen devamında bunların yemin edilmeye değer olduğuna dikkat çekilir.  Bu ayette gecen yemin kelimesi Arapça `kasemnum` kelimesidir. Bu kelimenin geçtiği Vakia Suresi`nin 75. ve 76. ayetlerinde de `yemin` mevzusu konu edilerek benzer noktaya dikkat çekilir:

`Yıldızların yerlerine yemin ederim ki, -eğer bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir` (Vakia 75-76)

Yine adını yıldız kelimesinden alan `Necm` suresi "Battığı zaman yıldıza andolsun…` diye baslar. Tarik suresi ise: `Göğe ve târıka andolsun Târıkın ne olduğunu sen ne bileceksin? O, (ışığıyla karanlığı) delen yıldızdır` diye baslar.

Büyük-küçük yemin nasıl oluyor bilmiyoruz ama Kurandaki yeminler içerisinde yıldızların önemli bir yeri bulunuyor. Fecr Suresinin girişindeki yemin olayını da `yıldızlar` eksenin de düşünürsek acaba nasıl bir sonuca varırız.

Fecr Suresinin ilk ayetinde ilkin belli bir zamandan, sabahın gelişinden bahsediyor, ondan sonra geçen sureden (on gece), sonra `tek, çift` olayından ve en sonunda da yine belli bir zamandan, akıp giden geceden bahsedilmektedir. Kısacası bu anlatım havanın aydınlık veya karanlık olmasi ile gecen gecelere yani göğe bağlı bir dönüşümü bir döngü olayını anlatır gibidir.

Burada geçen `on gece` ifadesindeki sayısal değer belirgin bir şekilde ifade edilmemiştir. Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır söyle bir not düşmektedir:

`Bunlar hakkında da rivayet vardır. Gerçi burada ahdi gösteren "lâm" getirilmeyip belirsiz olarak denilmesi, belirli bir "on" kastedilmeyip…. Bir de denilebilir ki bu kelimenin belirsiz olarak kullanılması, belli bir senenin Zilhicce'sinin on günü kastedilmeyerek belli olmayan bir on'a işaret olmak içindir. Başka bir "on" olma ihtimali akla gelse dahi her halde maksat, sonunda fecir gibi neşe ve sevinç bulunan bir on gece olmalıdır.`

Ayrı ayrı üzerine yemin edilen `tek ve çift` durumu ise bu sure zarfında yaşanmakta olan `tek olma` veya `çift olma` haline, iki farklı duruma işaret ediyor gözükmektedir.
Bu tablo güneş ve aydan sonra gökyüzünde en parlak gökcismi olan `Venüs` yıldızını akla getirmektedir. Aslında bir gezegen olan Venüs güneşe olan yakinliği ve parlaklığı yüzünden bir yıldız gibi düşünülmüştür. Venüs yıl içerisinde belli bir dönem güneş dogmadan önce belli bir dönemse güneş battıktan hemen sonra gökyüzünde ortaya çıkar. Bu döngünün farkında olmayan eski insanlar tarafından iki farklı yıldız olarak düşünülmüş, hem sabah hem de aksam yıldızı olarak adlandırılmıştır.

Venüs astroloji tarihinde en önemli gezegenlerden biridir ve birçok mitolojik anlatımın arkasında onun izlerini görmek mümkündür. Aztekler ve Mayalar takvimlerini büyük ölçüde Venüs’ün hareketlerine göre ayarlamışlardır. Onlar için Venüs gezegeni kendini yakan, sekiz gün kaybolan ve yeniden doğan Aztek tanrısının (Quetzacoatl) sembolüdür. Gerçekte bu, Güneş ve Venüs kavuşumunda yaşanan astronomik bir olaydır. Venüs akşam yıldızından sabah yıldızına geçiş aşamaları arasında ortalama sekiz gün boyunca kaybolmakta, yani gökyüzünde görülmemektedir. Sabah yıldızından akşam yıldızına geçme aşmasında ise yaklaşık 50 gün boyunca gökyüzünde gözükmemektedir.

Buraya kadar olan bilgilerden göğün bu parlak `yıldızının` sabah öncesi ve aksam sonrası olmak üzere iki farklı zaman diliminde gökyüzünde göründüğünü ve bu iki farklı zaman arasında net olmayan belli bir surenin geçtiğini anlıyoruz.

Mezopotamya’da da Venüs en az Güneş ve Ay kadar önemliydi. Venüs’ün sabah yıldızı ve akşam yıldızı olarak doğuşu arkaik kültürler tarafından tespit edilmiş ve anlamlar yüklenmiştir. Venüs’ün gözden kayboluşundan günler sonra Güneş’ten önce belirmesi onlar için pek hayra alamet olarak yorumlanmamıştır. Örneğin Babil’de Tanrıça İştar ismiyle karşımıza çıkan Venüs yalnızca evliliğin ve ailenin kutsallığını değil, savaşı da temsil ederdi. Sabah yıldızı savaşçı bir tanrıçadır ama akşam yıldızı sevgi vaat eder. Sümer‘de sabah yıldızının doğuda belirmesiyle askerler savaş için hareketlenirken, batı ufkunda beliren akşam yıldızı, sevginin ve doğurganlığın sakin tanrıçası İnanna’nın aşk işareti gibiydi.

İslam öncesi Arap inançlarına baktığımızda ise karşımıza yine bir Tanrıça olan `Uzza ` çıkar.  İslam öncesi Arabistan'daki bereket tanrıçasıdır. İslam öncesi dönemde ve Mekke şehrinin üç baş tanrıçasından biriydi. O dönemlerde Uzza, Manat ve Lat, asıl ulaşılmak istenen ulu tanrı El-İlah'ın kızları olarak anılıyorlardı. Kureyşiler için Uzza en önemli puttu ve sabah ve akşamları gözüken Venüs yıldızı ile simgeleniyordu.

(Necm yani `yıldızlar` suresinde bu üç tanrıçadan bahsedir ve bu putlar açıkça reddedilmek yerine bunlara yakıştırılan allahin `kızları` söylemi asil olarak eleştirilir. Ayetlerin devamında da bu tanrıçalara konulan dişi adlar gibi meleklere `dişi` adlar konulmayacağı söylenir. Bu konuda daha ayrıntılı bilgi edinmek için: http://hakikatbununneresinde.blogspot.com/2012/04/gogun-en-parlak-yldz-si-ra.html).

Uzza İslam öncesi Kureyşliler tarafından korunmak için çağrılırdı. "624'te Uhud savaşında, Kureyşlilerin savaş narası 'Uzza'nın insanları, Hubel'ın insanları!' şeklindeydi." denmektedir. Bu savaşçı söylem Venüs`un savaşçı kimliğiyle uyuşmaktadır.

Bu bilgilerden hareketle tekrar edecek olursak: Venüs Mezopotamya topraklarında Sümerlerden Araplara eski inançlarda önemli bir yere sahip olmuş, sabah veya aksam yıldızı olarak gözükmesine göre birisi sevgiyi diğeri ise savaşı temsil etmek üzere iki farklı anlam taşımıştır.

Fecr Suresi`nin 5. ayetinde gecen `cifte ve teke andolsun` cümlesindeki `çift` kelimesinin Arapçası: `şef'ı`, `tek` kelimesinin Arapçası ise : `vetri` dir. Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır bu konudaki düşüncelere su şekilde yer vermektedir. :

`Bunun izahı şudur: Şef' ve vetr kelimeleri mastar ve isim olarak kullanılır. Mastar olduğu zaman eşşef, bir şeyi diğerine katmak demek olup çiftlemek ve şefaat etmek mânâlarına gelir. Vetr de, iyfar gibi teklemek ve öç almak mânâlarına gelir. Öce ve kine "tire" denilir. İsim olduğu zaman da şef', çift; vitir, tek demek olur. Nitekim iki rekat namaza şef' denildiği gibi, tek namaza da vitir denilir. Demek ki şef ve vetir; şefaat ve intikam, çiftleme ve tekleme, çift ve tek mânâlarına gelebilen bir cem ve fark ifade eder.`

Görüldüğü gibi ayette gecen `tek ve çift` söyleminde de Venüs`e yakıştırılan sevgi ve savaş benzeri iki zıt durumun anlatımı söz konusudur.

Eski inanışlarda Venuse güneşten önce sabah yıldızı olarak belirdiği vakit savaşların habercisi gözüyle bakılıyordu. Bu durum bize Kuranda helak edilen geçmiş kavimlere Allahın azabının neden sabahları indiğine dair önemli bir ipucu vermektedir. Bu konuda ilkin kurandan bir kaç örnek ayet verelim sonra da Fecr Suresi`nin devamındaki azaba uğramış kavimlere bakalim.

`Andolsun ki peygamberlikle gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmiştir: "Onlar var ya, elbette onlar muzaffer olacaklardır ve elbette bizim ordularımız mutlaka galip geleceklerdir. Onun için sen, bir süreye kadar onlardan yüz çevir. Onlara (inecek azabı) gözetle. Yakında onlar da göreceklerdir. Ya şimdi onlar, bizim azabımıza uğramakta acele mi ediyorlar? Fakat (azabımız) onların sahasına indiği zaman, (o acı sonuçla) uyarılanların sabahı ne kötüdür!`  (Saffat 171-177)

Lut Kavminin tan yerinin ağarma vaktinde helak olusu:

`Derken, tan yerinin ağarma vaktine girdiklerinde onları (o korkunç ve dayanılmaz) çığlık yakalayıverdi. Anında (yurtlarının) üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş taş yağdırdık.` (Hicr 73-74)

Venüs`un ikili yapısının farkında mıydılar yoksa değiller miydi bilmiyoruz ama, Fecr Suresi`ndeki `tek çift` kavramlarını `şefkat, (sevgi) ve intikam (savaş)` olarak düşünen İslam düşünürleri ayetlerin devamında Allahın azap ettiği kavimlerinden topluca bahsediyor olmasını görüşlerini destekleyen bir ayet olarak görürler.

Fecr Suresi`nin yukarıdaki ayetlerinin devamında şöyle denir:

`Rabbinin, Ad’e, şehirler içinde benzeri kurulmamış olan, sütunlarla dolu İrem’e, vadide kayaları oyan Semûd’a, kazıklar sahibi Firavun’a ne yaptığını görmedin mi? Bunlar şehirlerde azgınlık eden ve oralarda pek çok bozgunculuk çıkaran kimselerdi Bu yüzden Rabbin onların üzerine azap kamçısı yağdırdı.` (Fecr 6-13)

Ad kavminin hangi vakit helak edildiği bilgisi Kuranda çok açık geçmiyor. İslam kaynaklarinda ise olay su şekilde anlatılır:

`Bir sabah Hûd (a.s.) iman edenleri bir araya topladı. Gün ağarırken ufukta siyah bir bulut belirdi. Bunu gören Âd kavmi, “işte bize yağmur geliyor” dediler. Hûd (a.s.) ''Hayır, o can yakıcı azâb veren bir rüzgârdır. Her şeyi yok eder'' dedi. Rüzgâr korkunç bir ses çıkararak vâdiyi kapladı.`

Semud kavminin helak ediliş zamanı ise Kuranda açıkça geçer:

`Onları da sabaha çıkarlarken o korkunç uğultulu ses yakalayıverdi.` (Hicr 83)

Venüs`un ikili yapısından savaşın ve kötü günlerin habercisi olan `sabah yıldızının` gün ağarırken gözükmesi Fecr Suresi`nin devamında bahsi gecen kavimlerin surekli sabah uğramış oldukları azap zamanlarıyla da uyumlu gözükmektedir.

İslam dünyası Fecr Suresinin yukarıdaki ayetlerinde bahsedilenlerin  ne olduğunu tam olarak halen bilmiyor. Bu ayetlerde ne anlatıldığı tam olarak bilinmiyor ama ilk ayetlerin sonunda akıl sahibi olanlar için bunlar üzerine düşünülmeye değer deniyor. Yemin edilenlerin ne olduğunu bilmeden onların üzerine yemin edilmeye değer olup olmadıklarını akıl etmek nasıl mümkün olsun.

Demek ki bu ayetler ilk söylendikleri zamanlar ya herkes tarafından kolaylıkla anlaşılacağı sanılıyordu ya da ayetlerin devamı aslında daha farklı şeylerden bahsediyordu.

Bilinen şu ki:

-ayetlerdeki yaklaşan sabah ve gelip gecen gece,

-bu iki zaman arasındaki belli belirsiz olan bir süre, 

-`tek çift` ifadesindeki savaşçı ve barışçı söylem,

-azap edilen kavimlerin helak ediliş vakitleri

aslında diğer gezegenlerden hiçbir farkı bulunmayan Venüs gezegenine sırf parlaklığı ve farklı konumları itibariyle yakıştırılmış olan geçmişten kalma inançlarla çok büyük benzerlikler göstermektedir.

4 yorum:

  1. Çok ilginç bir analiz. Azabın sabah yakalaması kavramı bana ilginç geliyor ama. Yataklarında mışıl mışıl uyurken, kaçmaya ne olduğunu anlamaya fırsat bile bulamadan ölüvermek, korkutucu geliyor. Amaç da bu sanırım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Araf Suresi Ayet 4. "Nice memleketleri helâk ettik. Onlara azabımız gece uykusuna dalmışken, yahut gündüz istirahat hâlinde iken gelmişti."

      Kur'an da azabın gece veya gündüz gelebileceği buyurulmuştur sadece sabah azap edilecektir diye bir hüküm yok selam ve dua ile.

      Sil
  2. Belki de değerli olanı kavratmak içindir. Gerçeği, gerçeğin etrafından dolanarak anlatmak... Kudreti kavratmak...

    YanıtlaSil
  3. Fecr Suresi Soru Aşağıdaki ayetlerin hikmetleri:
    1-Tan yerinin ağarmasına andolsun,
    2-On geceye andolsun,
    3-Çifte ve teke andolsun,
    4-Geçip giden geceye andolsun.
    5-Şüphesiz bunlarda, akıl sahibi bir kimse için üzerine yemin edilmeye değer bir özellik vardır.

    Cevaplar:
    1- Tekvir suresi 18. Ayette : Ve nefes almağa başlayan sabaha,
    (Fecr Suresindeki Tan yerinin ağarmasıyla ifadesi Tekvir suresinin 18. ayetinde , sabahın nefes aldığını yani bilimin 14 asır sonra keşfettiği fotosenteze işaret eder)

    2- 10 gece Ayetini uzun uzun anlatamam, ancak siz Kur'an da Musa Peygambere Vahyi beklerken 10 gün daha süre verildiğini ve bu süre zarfında Musa peygamberin kavminin başında harun a.s 'ın kaldığını, Allah'ın da onları samiri diye bir münafıkla sınayarak buzağıya taptıklarını araştırırsanız bunun hikmetini belki kendiniz daha iyi bulabilirsiniz.

    3- Çifte ve Teke andolsun'u sanırım kimse anlayamamış. Kendi anladığım Kur'an dan çıkardığım sonucu size aktarmak isterim.

    Fecr Suresi 3. "Çifte ve Teke Andolsun"
    Zariyat Suresi 49. "Her şeyden de çift çift yarattık ki, düşünüp öğüt alasınız."
    (Buradaki çiftlerden kasıt , eş olmak , zıtlarının olması ve çeşitliliğin olması yaratılmasını işaret ediyor)
    Örnekler :
    Erkek-kadın
    iyi-kötü
    güzel-çirkin
    atomun çekirdeğindeki proton - nötron
    sıcak-soğuk
    dirilmek ve ölmek
    gece ve gündüz
    dert keder ve mutluluk huzur
    cehennem ve cennet
    iman eden ve inkar eden
    tüm bitkilerdeki çiftler, dişili erkekli olmaları
    iyiliği ilham eden melekler - kötülüğü vesveseyi veren şeytanlar cinler insanlar
    listeyi böyle sonsuza kadar sanki uzatabiliriz

    çiftler böylelikle kolaylıkla anlaşılmaktadır peki tek nedir? TEK OLAN İSE SADECE ALEMLERİN RABBİ OLAN ALLAHTIR.

    AYETTE ÇİFLERİN VE TEKİN NE OLDUĞUNUN ANLAŞILMASI ÇOK KOLAYDIR,
    VE GERÇEKTEN'DE BURADA MÜKEMMEL HİKMETLER VE ÖĞÜT DEĞERİ VARDIR. FİKRİMİ BEYAN ETTİM EN İYİSİNİ ALLAH BİLİR. ANCAK SİZDEN TEK RİCAM KUR'AN İLE İLGİLİ TÜM SORUNLARINIZI KUR'ANIN İÇİNDE ARAYIP BULUN.

    Ayrıca Fecr 4-"Geçip giden geceye andolsun."

    Cevap RA'D Suresi 3-"O, yeri yayıp döşeyen, orada dağlar, nehirler meydana getiren, orada her türlü meyveden (erkekli-dişili) iki eş yaratandır. O, geceyi gündüze bürüyor. Şüphesiz bunlarda, düşünen bir kavim için (Allah’ın varlığını gösteren) deliller vardır."

    Ayette açıkça görüldüğü üzere, Allah'ın Geceyi gündüze bürüdüğünü yani dünyanın kendi ekseni etrafında dönerken aynı zamanda güneşin etrafında döndüğünü böylece , gecenin etrafının dönüş hızıyla gündüze büründüğünü "bunu gözünüzle hayal ederken bile" aynen modern bilimin şimdiki buluşuyla bire bir aynı olduğunu görürsünüz. selam ve dua ile

    YanıtlaSil