8 Nisan 2012 Pazar

Çift boynuzlu (Zülkarneyn)!

Zülkarneyn'nin adı Kur'ân'daki Kehf suresinde geçmektedir. Allah ondan övgü ile bahsetmiştir. Peygamber mi, yoksa veli mi olduğu ise ihtilâf konusu olmuştur.

Kehf suresinin indirilme nedeniyle ilgili hadislerde yapılan açıklamlarda; kitap ehlince peygambere sorulmuş olan ve doğru cevap vermesi durumunda peygamberliğinin kabul edilmesi gerektiği söylenen üç sorudan birisi "yeryüzünün ötesine, doğusuna ve batısına ulaşan uzak yolların yolcusunun kim olduğuyla" ilgilidir.

Zülkarneyn kelimesi Arapçadır. "Zü" ve "karneyn" kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiştir. "Zü", sahip ve malik demektir. "Karn" ise, boynuz, perçem, tepe, zaman, güneş anlamlarına gelir. Karneyn, karn'ın tesniyesi yani iki tanesi demektir. Buna göre Zülkarneyn kelimesi "iki boynuz sahibi" şeklinde tercüme edilir (el-Firuzabadî, el-Kamusu'l-Muhît, Kahire 1332, IV, 257 vd).

Zülkarneyn'in kim oluğu ve neden kendisine bu lakabın takıldığı konusu, eskiden beri tartışmalı bir husus olarak devam etmiştir. Kendisine Zülkarneyn denilmesi, alimler tarafından, başının iki yanında iki boynuza benzer çıkıntıların bulunması, dünyanın şark ve garbını dolaşması, başının iki yanının bakırdan olması, örülmüş iki deste saçı olması, Allah'ın kendisine nur ve zulmeti musahhar kılması (emrine vermesi), yürürken nurun önünden, zulmetin ise arkasından gelmesi, şecaatı dolayısıyle bu lakabı almış bulunması, rüyasında gökyüzüne çıktığını ve güneşin iki tarafına asıldığını görmesi anlamlarında yorumlanmıştır.

Zülkarneyn'in kim olduğu hususu da, çok farklı şekillerde yorumlanmıştır. Bilindiği gibi Zülkarneyn kelimesi onun esas adı değil, lakabıdır. Onun esas adı hakkında değişik görüşler ileri sürülmüştür. Birçok kişi, onun Büyük İskender (M.Ö 356-323) olduğunu iddia etmiştir.

Bu kişiler bunu düşünmüş olmakta hiç de haksız sayılmazlardı. Büyük İskender'in ünü, fetihlerle sonuçlanan hayalleri, tüm dünyaya yayılmış; yaşamı, savaşları ve öncelikle de kişiliği efsane ve mitlere konu olmuştur. "Büyük İskender Efsanesi", yalnızca fethettiği ülkelerdeki toplumlar arasında değil; hikâyesinin ulaştığı bütün ülkelerde farklı dil ve lehçelerde konuşulup anlatılmıştı. Bugün biraz araştırıldığında; Rumca, Latince, Arapça, yerel Suriye dilleri, İbranice, Ermenice, Etiyopya dilleri, Farsça, İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca ve hatta İskandinav dillerinde; yani Avrupa. Asya ve Afrika kıtalarının çeşitli dillerinde, Makedonyalı Büyük İskender'in efsanevi hayatı romanlarda, şiirlerde kutsal bir peygamber gibi anlatılmıştır.

İskender'in fethettiği ülkelerdeki çeşitli kavimler, onun hayatı ve fetihleriyle ilgili o kadar akıl almaz, fantastik hikâyeler yarattılar ki, İskender'den yüzyıllar sonra ona adeta bir tanrı gözüyle bakılır oldu... Bu nitelemenin en güzel örnekleri, özellikle antik Hint literatüründe görülüyor. Doğu medeniyetlerinde Büyük İskender üzerine oluşturulmuş efsaneler, batı medeniyetlerinde oluşturulan benzerlerinden çok farklı. Örneğin, doğudaki İskender efsanelerinde; "Güneş her zaman onun üstünde parlar ve onun olduğu yerde yer ve gök daha güzeldir".

Gittiği yerlerde efsaneleşen büyük iskender adına basılan paralarda başında boynuzlarıyla resmedilmiştir.

Bu boynuzların sebebi ise Mısır tanrısı Amun'a(Ammon) kadar gitmektedir. Amun daha sonra Ra ile birleşerek dini törenlerde adı anılan ve kendisine yücelikler atfedilen Mısırın en güçlü tanrısı olmuştur. Büyük İskender zamanla simgesi koç olan ve iki çıkıntılı başlıkla resmedilen bu tanrının oğlu olarak tanınmaya başlamış ve bu yüzden de boynuzlu olarak resmedilmiştir. Büyük İskender, çeşitli vesilelerle halkın önüne aslında babası ilah Ammon'a ait olan bu boynuzları takarak çıkmış ve hakkında çeşitli efsanelerin doğmasına kaynaklık etmiştir.

Büyük iskenderin boynuz olarak resmedildiği sikke:


Tanrı Amon ve Büyük iskenderin karşılaşmasını konu edinen Mısırdaki tapınak duvar resmi:


Kuranda bahsi geçen kişinin -tıpkı geçmiş zamanlarda düşünüldüğü gibi- büyük iskender olması yüksekle muhtemeldir. Fakat zamanla büyük iskender hakkında daha gerçek bilgilere ulaşılması sonucu bu düşünceden vaz geçilmeye başlanmıştır. Kurân'da söz konusu olan Zülkarneyn ile Büyük İskender'in vasıflarının örtüşemeyceği anlaşılmıştır. Zülkarneyn, Allah'a inanan bir insanken Büyük İskender tek tanrı inancından uzak birisidir.

Acaba, bu ayetler indiği vakit araplar arasında büyük iskender'e hangi gözle bakılmaktaydı, yoksa o halk arasında yunanca adından çok lakabıyla anılan bu kadar efsaneleşmiş olduğu için sahiplenilmesi gereken bir kahraman mıydı?

Kehf suresindeki anlatımlarda "çiftboynuzlu"nun kudret ve iktidar sahibi kılındığı söylenmektedir. Ayrıca bu kişinin ilkin güneşin battığı yere gidip, orda karşılaştığı bir kavimde hakısızlık edenleri cezalandırdığı söylenir. Bunun devamında ise güneşin doğduğu yere, doğuya yöneldiği, orda ise bir set inşa ettiği bahsedilir.

Çiftboynuzlu büyük iskender ilk seferini Teb şehri üzerine yapmış, şehri yakıp yıkarak 30 bin insanı esir almış adeta ordaki insanları cezalandırmıştır. Bu büyük yıkımın ardından ise doğru seferine çıkmıştır. Büyük İskender Ege denizinin kıyılarından Hindistan'nın kuzeyine kadar büyük bir imparatoluk kurmuş, güç ve iktidar sahibi olmuştur. Çin'nin sınırlarına kadar dayanmış olan bu imparatorluk muhakkak ki çin seddi'nden de haberdar olmuştu. Çin seddinin zamanla "İskender Seddi" olarak anılacak olması ise dikkt çeken bir başka noktaydı.

Tarihte böylesine bir insan varken, kuran'nın da "çifboynuzlu" olarak adlandırılan ve seferlere çıkan, setler inşa eden, iktidar ve kudret sahibi bir insandan bahsetmesi ancak bu adamla ilgili net bilgiler vermemesi gerçekten de çok ilginçtir.

Ayetlerde bu insan neden gerçek adıyla anılmak yerine putperest yöneticlerin sembolü olabilecek bir "lakapla" anılmıştır?

"Kefh 83. (Resûlüm!) Sana Zülkarneyn hakkında soru sorarlar. De ki: Size ondan bir hatıra okuyacağım."

Bu ayette peygamber "okuyacağım" demekle neyi kastetmiştir?

Peygamber neden kendisine sorulan 3 sorudan bir diğeri olan "mağarada uyuyanlar (yedi uyurlar)" konusunda olduğu gibi bu konuda da net bir bilgi verememiştir; bu kişinin adını, yaşadığı zamanı, peygamber mi veli mi kral mı ne olduğunu, toparlak dünyamız üzerinde güneşin doğduğu ve battığı yerlerin nereler olduğunu neden söylememiştir?

Kitap ehlinin peygamberliğini sınamak için sormuş olduğu bu sorular karşısında, her bilginin sahibi allahın bir peygamberi olan birisinin deyim yerindeyse döktürmesi gerekirken neden üstü kapalı bilgiler verilmiştir?

5 yorum:

  1. Neden.. neden.. neden..
    El cevap: Sana ne! Allah nasıl isterse öyle açıklar ayetlerini.
    Demek ki eski ehli kitap senin gibi manyakça düşünmemiş. Eski insanlardan biri de sen olsaydın peygamberin hali nice olurdu :)

    YanıtlaSil
  2. oğuzkağan olma ihtimali çok yüksektir. oğuz öküz boynuzu demektir zaten. çindeki türk piramitlerinde çift boynuzlu oğuzkağan figürleri bulunmaktadır.

    YanıtlaSil
  3. arkası nasıl bu paranın hangi şekil var yardımcı olurmusunuz

    YanıtlaSil
  4. Zulkarneyn pers imparatoru cyrus dur. soruyu soran medineli yahudilerdir. cyrus yahudileri serbest bırakan ve tekrar kudüse dönmelerine izin veren imparatordur ve yahudiler için önemli bir şahsiyettir. ayrıca cyrus merhametli ve adil bir imparotordur, iskender gibi barbar değildir. bir eleştiride bulunurken iyi araştırmak lazım, islam kaynaklarında zulkarneynin iskender olduğu bilgisi geçmez.

    YanıtlaSil
  5. iskender diye yozmuslardir isde tarih ve hakikat boyle bozulup paqanizme donüsyor her devırde boylelıkle bozulmalar olur ve sonra Allah peyqamberlerı vasıtasıyla karışıklıkları kaldıryor

    YanıtlaSil