8 Nisan 2012 Pazar

Yasak meyve ve cennetten kovulma!



Sümerler, M.Ö. 3500-2000 yılları arasında medeniyetin beşiği olarak bilinen Güney Irak'taki Mezopotamya coğrafyasında yaşamış bir medeniyettir.

Mezopotamya'da yaşayan birçok farklı kavimden ilk öne çıkan ve daha sonraki medeni oluşumların temelini atan Sümerlilerdir. Gerek yazı, dil, tıp, astronomi, matematik, gerekse din, fal, büyü ve mitoloji gibi alanlarda ilk öne çıkan ve bilinen toplum Sümerlilerdir. "Yaratılış" ve "Tufan"a ilk kez
Sümerlilerde rastlanır.

Sümer Mitolojisinde “Dilmun” adında Tanrıların yaşadığı saf ve temiz bir ülke vardır. Bu ülkede hastalık ve ölüm yoktur. Su tanrısı Güneş tanrısına yerden su çıkartarak orasını tatlı su ile doldurmasını söyler. Güneş tanrısı isteneni yapar. Böylece Dilmun ağaçları ve çayırlarıyla Tanrıların cennet bahçesi olur. Yer tanrıçası bu bahçede 8 bitki yetiştirir. Bunlar şifa verici bitkiler olduğundan gelişi güzel yenmesi yasaklanır. Fakat Bilgelik ve Sular tanrısı Enki dayanamıyıp iki yüzü olan vezirine bunları toplattırarak onlardan yer. Buna çok kızan Tanrıça Tanrıyı ölümle lanetleyerek ortadan yok olur.

Museviliğin kutsal kitabı sayılan Tevrat’ta cennet ve oradan kovulma şu şekilde geçmektedir:

“Ve tanrı doğuda, Aden’de bir bahçe yaptı; ve yarattığı Adem’i oraya koydu. Ve RAB Tanrı, gürünüşü güzel ve yenilmesi iyi olan her ağacı, ve bahçenin ortasında hayat ağacını, ve iyilik ve kötülüğü bilme ağacını yerden bitirdi. Ve bahçeyi sulamak için Aden’den bir ırmak çıktı; ve oradan bölündü ve dört kol oldu. Birinin adı Pişon’dur; kendisinde altın olan bütün Havila diyarını kuşatır; ve bu diyarın altını iyidir; orada ak günnük ve akik taşı vardır; Ve ikinci ırmağın adı Gihon’dur; bütün Kuş ilini kuşatan odur. Ve üçüncü ırmağın adı Dicle’dir; Aşur’un önünden akan odur. Ve dördüncü ırmak Fırat’tır.” (Tekvin 2:8-14)

Sözü edilen ırmaklardan Fırat ve Dicle biliniyor. Bu ifadeye göre diğer iki ırmağın, Pişon ve Gihon’un adları yabancı olsa da, Aden’deki “cennet bahçesi”nin soyut ya da hayali bir ülke olmayıp, dünya üzerindeki bir coğrafi bölge oluşu kesindir. Buna göre Gihon'un Nil, Pişon’un da İndüs olabileceği sonucuna varılabilir.

Diğer anlatılanlara da bakalım:

“RAB Tanrı doğuda, Aden'de bir bahçe dikti. Yarattığı Adem'i oraya koydu. Bahçede iyi meyve veren türlü türlü güzel ağaç yetiştirdi. Bahçenin ortasında yaşam ağacıyla iyiyle kötüyü bilme ağacı vardı.” (Yar.2: 7-9)

“Aden'den bir ırmak doğuyor, bahçeyi sulayıp orada dört kola ayrılıyordu...” (Yar.2: 10-12)

“RAB Tanrı Aden bahçesine bakması, onu işlemesi için Adem'i oraya koydu. Ona, "Bahçede istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin" diye buyurdu, "Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün” (Yar.2: 15-17)

“Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi. İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar.” (Yar.3: 6-7)

“Böylece RAB Tanrı, yaratılmış olduğu toprağı işlemek üzere Adem'i Aden bahçesinden çıkardı.” (Yar.3: 23-24)

Görüldüğü Tevrat'taki anlatımda ilk insan olan Adem'in ilk konduğu yer dünyanın dışında olmayıp sularla sulanmakta olan ve üzerinde ağaçların bulunduğu bir bahçe olarak anlatılmıştır. Bu anlatım şekli eski insanların o zamanki sahip oldukları ve içinde bulundukları imkanların en iyisine göre tasvir ettikleri bir cennet veya tanrıların yeri yaklaşımının devamı olarak "bahçe" şeklinde düşünülmüştür.

Son olarak da Kuran'daki anlatıma bakalım: ikin şunu belirtmek geekir ki Tevrattaki "aden" bahçesi "adn" adında cennet olarak geçer:

"Onlar, Adn cennetlerine girerler. Orada altın bilezikler ve incilerle süslenirler. Oradaki elbiseleri de ipektir." (Fatır -33)

"Bunun üzerine onlar (Âdem ve eşi Havva) o ağacın meyvesinden yediler. Bu sebeple ayıp yerleri kendilerine göründü ve cennet yaprağından üzerlerine örtmeye başladılar. Âdem, Rabbine isyan etti ve yolunu şaşırdı." (Taha -121)

"Bu sûretle onları kandırarak yasağa sürükledi. Ağaçtan tattıklarında kendilerine avret yerleri göründü. Derhal üzerlerini cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar. Rab’leri onlara, “Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?” diye seslendi." (Araf -22)

2 yorum:

  1. isra suresinde dedigi gibi . Kim doğru yola gelirse ancak kendi lehine yola gelmiş ve kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmıştır. Kimse kimsenin günahını çekmez. Biz peygamber göndermedikçe kimseye azabetmeyiz yani dünya kuruldugundan bu yana insanlara elçiler gönderilmiş ve cok az insan dogruyu anlamış bazılar carptırmıştır zaten öle olmasa bu gün dünyada herkes müslüman olurdu.. aynı şekil de sümerleere anlatılan hikaye degiştirilmiş ve farklı bir hikayeye cevrilmiş.tevratta zaten allahın kelamıdır. zaten ordada bahsedildigi gibi cennet bahcelerinde kovulmuştur. ve bazı kısımlerı degiştirilmiştir. herkesin bildigi gibi yahudiler . mezopotamya ve mısırı kutsal toprak olarak kabul ederler ve ona göre degişiklikler yapmışlar.... rabbim tekrar ayetin dogrusunu degişmemiş halini kurana eklemiş...kaldıki kuran nı yazan HZ MUHAMMED 1400 sene önce cölde yaşayan ve okuma yazma bilmeyen bir insan nsaıl olurda. tevrattan ve sümerlerden bu bilgiye sahip olsun. hayatında mekke dışına cıkmamış biri...siz söyleyin nasıl olur. da okuma yazma bilmeyen biri böle muhteşem bir kitab yazabilir..

    YanıtlaSil
  2. Kulumuza indiregeldiğimiz Kur'ân'da şüpheniz varsa ona benzer bir sûre getirin, doğrucuysanız Allah'tan başka tanıklarınızı da çağırın bakara suresi 23 ayet. varsa yapabilen yapsın hadi

    YanıtlaSil