19 Nisan 2012 Perşembe

En dayanıksız ev: örümceğin evi!



"Allah’tan başkalarını dost edinenlerin durumu, kendine bir ev edinen örümceğin durumu gibidir. Evlerin en dayanıksızı ise şüphesiz örümcek evidir. Keşke bilselerdi!" (Ankebut 41)

Burada (el buyûti) kelimesi "evler" manasına gelmektedir, Nur Suresi 61. ve Nisa Suresi 15. ayetlerinde bu kelime insanların içlerinde yaşadıkları evler anlamında kullanılmıştır. Bu yüzden "evler" olarak verilen bu kelimenin içine girilen ve korunulan yer yani "yuva" olarak düşünülmesi en doğrusu olacaktır.

Ayette açıkça "ev"den yani yuvadan bahsedilmektedir. Bir benzetme varsa bu ayetin ilk cümlesinde söz konusudur. Fakat bu benzetmenin ardından "(inne evhene)" "muhakak ki en dayanıksız" ifadesi kullanılarak ayrı bir şeyden örümceklerden, onlarla ilgili bir "kesinlikten" bahsedilmektedir.

"muhakak ki dayanıksız örümcek evleri gibidir" demek başka şeydir "muhakkak ki en dayanaksız evler örümceklerin evleridir" demek başka şeydir. İkisini birbirine karıştırmamak grekir.

Örümceğin yuvasının dayanıksız olduğunu ileri sürmenin altında yatan temel sebep onun örmüş olduğu ağların "insana göre" dayanıksız ve zayıf olmasıdır.

Oysa şu bir gerçektir ki örümceğin ördüğü ve kimi zaman üzerinde göründüğü "ağ" aslında onun yuvası değildir; av tuzağıdır, örümcekler onunla avlanır. Örümceğin yuvası silindirvari bir delik şeklinde, yerin içine doğru uzanır.

Mesela çöl koşullarında yaşan örümcekler, ilk olarak toprağı kazarak bir oyuk açar. Salgıladığı özel bir sıvı ile toprak parçacıklarını birleştirerek oluşturduğu tünelin içini sıvar. Bu işlem, yuvada oluşabilecek çökmelere karşı duvarları güçlendirir. Daha sonra yuvanın içini de salgıladığı ipekle kaplar. Bu sayede yuvanın içi, yüksek çöl ısısına karşı yalıtılmış olur.



Toprak içerisinde yuva yapan diğer canlıların yuvaları ne kadar dayanıklıysa bu örümceğin yuvası da o kadar dayanıklıdır. Bu yüzden "insana göre" dayanaksız olarak görülen örümcek ağının örümceğin "yuvası" olarak ifade edilmesi en baştan yanlıştır.

Allahın gözden kaçırdığı bir örümcek yuvasına burdan bakabiliriniz:

http://www.youtube.com/watch?v=v6M_84t3oa4&feature=related

Ayetteki "ev/yuva" ifadesi bu kadar açık ve somut olmasına rağman kast edilenin yuva değil de örümceğin "ağı" olduğunu ileri sürmek de doğru olmayacaktır. Örümcek ağlarının ipleri ipektir. Bu iplikler, aynı çaptaki çelik telden daha sağlamdır. Örümceğin ipeği, ipekböceğinin ipeğinden daha ince ve daha dayanıklıdır.

Anlattığım durum bazı tefsirciler tarafından bilindiği için "örümcek yuvası" konusunda somut anlamının ötesinde farklı yorumlar getirilmeye çalışılmıştır. Dişi örümceğin birleşmeden hemen sonra eğer ele geçirebilirse eşini yemesinden ötürü örümcek yuvalarının aile içi sevgi ve dayanışma bağı açısından zayıflığa işaret ettiği söylenmiştir.

Oysa her çiftleşmeden sonra dişinin mutlaka erkek örümceği yediği söylenemez. Kaldı ki bir çiftleşme sonrası erkek ve dişinin biribirinden ayrı yaşadığı tek canlı türü örümcekler değildir.  Ayrıca "peygamber develeri" olarak bilinen böceklerin dişisi de çiftleşme sırasında genelde erkek böceği yer.

Bu yüzden örümceklerin çiftleşip birbirlerini yemelerini veya birbirlerinden ayrı yaşamalarını "en dayanıksız" aile ilişkileri olarak değerlendirmek yanlış olacaktır.

Kısaca toparlayacak olursak; yukarıdaki ayetteki ifade yarattığı tüm canlılardan haberdar olan bir Allahın sözünden ziyade, çevresindeki örümcekleri yuvasından daha çok sürekli ağ üzerinde gördüğü için her örümceğin ağ yaptığını ve bu ağın da örümceğin "yuvası" olduğunu sanan yanlış bir "insani" bakış açısını göstermektedir.

Kurandaki bir çok söylemin Tevrat ve İncil'den aktarma olduğunu artık herkes biliyor. Yalnız bu aktarmalar adeta birşeyler kulaktan yarım yamalak duyulmuşcasına gerçekleşmiş gibidir. Daha önceki açmış olduğum başlıklarda bunlara örnekler vermiştim, Kuran'daki bazı anlatımlar garibinize gidiyor, mantığınıza oturmuyor sonra açıp Tevrat ve İncil'i okuyunca herşey yerli yerine oturuyor; "burda asıl söylenmek istenen demek ki buymuş" diyorsunuz.

Tabi bu durum en son inen kitabın daha doğru ve anlaşılır olduğunu değil tam tersine yüzlerce yıl önceden yazılmış olan eski kitapların daha açık ve anlaşılır olduğunu göstermektedir.

"Muhakak ki en dayanıksız ev örümceğin evidir" gibi mantığı aşan bir genellemenin altında yatan da benzer bir durumdur.

Örümceklerle ilgili varsa bir "zayflık" durumu bu durum Kuran'dakinden daha doğru bir şekilde Tevrat'ta anlatılır:

Tevrat- Eyüp 8 (13-15):

Tanrıyı unutan herkesin sonu böyledir.
Tanrısız insanın umudu böyle yok olur.

Onun güvendiği şey kırılır,
Dayanağı ise bir örümcek ağıdır.

Örümcek ağına yaslanır, ama ağ çöker,
Ona tutunur, ama ağ taşımaz.

Bu da Kuran'daki söylem:

"Allah’tan başkalarını dost edinenlerin durumu, kendine bir ev edinen örümceğin durumu gibidir. Evlerin en dayanıksızı ise şüphesiz örümcek evidir. Keşke bilselerdi!" (Ankebut -41)

Tevratta bunların yazılı olduğunu bilenler bunu peygambere nasıl aktardıysalar artık, ya da onun kulağına nasıl gittiyse bu bilgi örümcek ağının insana göre zayıf olması hadisesi birden bire örümceğin yuvasının en dayanıksız yuva olduğu şekline dönüşmüş.

Tevratı övmüyorum ama en mantıklı anlatımın hangisinde olduğunun takdiri size kalmış.

31 yorum:

  1. Hakikati sana söyleyeyim,
    Dişi örümcek çiftleştikten sonra erkeğini yer.
    Bu nedenle Alemlerin Rabbi Ayetinde bunu örnek göstermiştir.İnanmak yada yalanlamak sana kalmış.
    (Ankebut dişi örümcek demektir)
    "ALLAH'ın dışında edindikleri velilerin örneği, bir ev edinen dişi örümceğin örneğine benzer. Gerçek şu ki, evlerin en çürüğü (en az güvenilir olanı) dişi örümceğin evidir, keşke bilselerdi."

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bu nasıl bir yaratılıştırki dişi örümcek erkeğini yiyor?

      Sil
    2. Basit bir sıvıdan yaratıldığını biliyor muydun , bu yaratılış gerçeklerini sorgulayacak seviyede misin ?

      Sil
    3. dişi örümcek çiftleştikten bütün ihtiyaçlarını giderdikten sonra erkek örümceği yer. Mesela abd ye sırtını dayayan fetö orayı dünyanın en güvenli yeri zannediyor. bu ayetten ibret alsaydı da bu yaptıklarına girişmeseydi hiç. arık erkek örümceğin akıbetine uğraması pek yakındır biiznillah

      Sil
    4. Çiftleşmeden sonra erkeyini yiyor
      Birde doğumda sonra yavrular annelerini yiyor
      Ayete sadece örümcek geçmiyor
      Dişi örümcek diye geçiyor

      Sil
    5. Her disi yemiyo erkegi,genelde karadul orumcegi yer,hepsi degil

      Sil
  2. Detaylı bilgi burada
    http://www.ilmedavet.com/guvenilmez-disi-ankebut.html

    YanıtlaSil
  3. erkek örümceği yiyen örümcek türüne "kara dul" deniyor. her örümcek için geçerli değildir. bu arada yazı çok güzel ve açıklayıcı olmuş teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sonuc? Karadul da bir orumcek cesidi degil midir?

      Sil
  4. Bir kelimeden yola çıkarak nasıl bir hikaye uydurmuşsun , yazık olmuş emeğine.

    YanıtlaSil
  5. "Allah’tan başkalarını dost edinenlerin durumu, kendine bir ev edinen örümceğin durumu gibidir. Evlerin en dayanıksızı ise şüphesiz örümcek evidir. Keşke bilselerdi!" (Ankebut 41)
    ustteki ayette tercume hatasi vardir, aslinda ayette dayaniksiz kelimesi guvenilmez veya pis anlamina gelir. ayette bahsedilen insan kendisine allahtan baska dost edinirse yani allahtan istemek yerine baskasindan isterse ve baskasina guvenirse, erkek orumcegin disi orumcege guvenip onunla disi orumcegin evine gidince basina gelenler misali gibidir. disi orumcek erkek orumcekle birlikte olup yumurta deposunun ihtiyacini karsilayinca orumcegi oldurup yiyor boylece yuva aslinda cesetlerle ve artiklarla dolu oldugu icin pisdir, ustelik ev sahibi disinda girenler bir daha cikamadigi icinde guvenilmezdir... yani insan gormesine ragmen kor degilse orumcegin yuvasi bile onun icin ibretliktir. eger insan gunumuzde cokca gorebildigimiz gibi allahtan baskasina tapmaya baslarsa ve ondan baskasina guvenirse helak olur gider...

    son olarakta insanlar akillarinin ermedigi seyler hakkinda yorum yapmamali. rabbim insanmiki bir seyleri gozden kacirsin, yanlis yapsin!!! kur'an oyle kusursuz bir kitapki bilene en buyuk zenginliktir, bilmeyen icinde boyle sacmalamak icin firsattir! yani kimse birsey kaybetmez yanlis bile olsa kur'an herkese bir sey verir, insanin nasil aldigina bagli sadece!!!

    YanıtlaSil
  6. Buradaki makaleleri yazan arkadasin kuran-i kerim i elestirmeden once onu orjinal dili ile okuyup arastirmasini tavsiye ediyorum. Hem de gunumuz arapcasini degil de indirildigi donemin arapcasini yani eski arapca bilgisini de ogrenmesi gerekir. Yuzyillar boyunca yapilan hatali ceviriler kuran'a mal edilmemeli. "Ya yaraticinin sozu ise" diye bir kere dahi olsa dusunulmeli.. Yoksa sonu kotu maazallah...

    YanıtlaSil
  7. sen şimdi burada kendi kıt aklınca bize haşa Kuran-ı Kerim yanlış haşa uydurma tevrat, incil doğru demeye getitriyorsunda.şuan okuduğun tevrat ve incil tahrip edilmiş bozulmuş kitaplar .en evvel bu kitapların bozulmadığını bize bir ispat et ondan sonra gel örümcek yuvasını sana anlatayım.nerden bilelim Kuranı Kerim den ankebut suresinden intihal (alıntı) yapmadığınızı.bana kaynak gösterebilirmisin yoksa kaynağınız bi taraflarınız mı ?
    Tevratı övmüyormuş ulan yahudi tohumu iblis aşağılık yaratık senin haddine değil benim Peygamberime laf söylemek .
    Biz onun izindeyiz o ne demişse doğrudur.
    Biz Fahri Kainat Efendimiz Peygamberimiz HZ. MUHAMMED (S.A.V) ile onun getirdiği Kuran ile amel edelim.''le küm diniküm vel yedin'' senin dinin sana benim ki bana.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kaynağınız bi taraflarınız mı demişsin, senin kaynağın ne? Muhammed kendisinin Allah ile gizlice konuştuğunu iddia ediyor, hiç bir kanıt yok şahit yok 1 milyar adam buna inanıyor. Şimdi daha iyi anlıyorum, Jet Fadıl bu islamcıları nasıl böyle kolay kandırıyor.

      Sil
    2. Alsana kaynak ; Eski ahit ezgiler ezgisi ( Song of Songs Chapter 5) 5.bölüm 16.sözde şu kelime geçer מַחֲמַדִּ çevirisi şöyledir Mhmd yani HZ. MUHAMMED
      ( S.A.V ) dünyanın bütün dillerinde bir isim tercüme edilirken anlamı değişmez yani jack ismi ibranicede jack , arapçada jack , türkçede jack.ama sizinkiler her ne hikmetse מַחֲמַדִּ MHMD ismini Tepeden tırnağa güzel olarak çevirmişler.hani diyordun ya hiçbir kanıt yok alsana kanıt.bu da sana kapak olsun.ayrıca şunu da dinle bakalım http://www.youtube.com/watch?v=3YsA45CuvFk

      Sil
    3. İncil ve Tevratda da bu kitap korunmuştur yazıyor.

      Sil
    4. Sözde müslümanım diyorsun hakaretlerin küfrün almış başını gidiyor . İzinden gittiğin peygamber hiç hakarete baş vurmuş mu sövmuşmü. Kuran firavuna giden Musaya ne diyor bir bak .. gerçi Kuran'da haberi olmayan akılsızlık düşünecek beyniniz yok bari Kur'an'a peygambere bı bakın ondan ders çıkarın ..ta ha 44. Ayet “Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır, yahut korkar.” Hz. Allah in dediğine bak senin yazdığına bak...

      Sil
  8. Önce sorunun düzeltilmesi gerekir: Kur’an-ı Kerim, örümcek ağının zayıflığını değil, yuvanın zayıflığını nazara veriyor.

    Kur'an-ı Kerim'de, Cenab-ı Hak şöyle buyurur:

    "Allah'tan başka veli edinenlerin hâli, örümceğin durumu gibidir. Örümcek de bir yuva yapar; fakat yuvaların en zayıfı, örümceğin yuvasıdır; keşke bilseler!" (Ankebut, 29/41).

    Burada bilimin ortaya koyduğu ile Kur’an-ı Kerim’in bildirdiği arasında bir zıtlık yoktur. Kur’an-ı Kerim, teşbihlerle, yani benzetmelerle bir takım hakikatlere işaret eder. Bunu yaparken de avamın, yani ilim sahibi olmayan sıradan bir kimsenin de anlayabileceği şekilde örnekler verir. Bundan havas da, yani ilim sahipleri de hisselerini alırlar.

    Yukarıdaki ayette Cenab-ı Hak, kendisini bırakıp başka ilahlar edinenlerin halini, elle dokununca dahi parçalanıveren örümcek ağına benzetiyor. Böyle bir ev veya yuvanın ne kadar dayanıksız olduğunu, en cahil bir kimse dahi anlar. Ama bir serçe veya saksağan, ya da bir leylek yuvası öyle bir parmakla hafifçe dokunmakla bozulmaz.

    Örümcek ağının kendi inceliğine göre esnekliğinin ve dayanıklılığının, aynı kalınlıktaki başka cisimlerden daha dayanıklı olması, bu misale ters düşmez. Buradaki benzetmede nazara verilen, ağaç parçalarından yapılmış bir saksağan veya leylek yuvasını meydana getiren odun, yani selüloz moleküllerinin, örümceğin ağını meydana getiren moleküllerin esnek ve dayanıklılığıyla kıyaslama değildir. Burada Kur’an’ın dikkat çektiği husus, yuvanın dayanıksızlığıdır. Dolayısıyla misal tam yerinde ve bilime de uygundur.

    Ayrıca, Kur'an ayetleri, sınırlı sayıda kelime ve cümleleri bulunmakla beraber, sonsuz mânâ ifade etme gücüne sahiptir. Soruda geçen ayete bu açıdan da bakmak gerekir. Ayet Allah'tan başkasına sığınanların durumunu, en güzel bir temsille izah ediyor. Halkımız “Ağaca dayanma çürür, insana dayanma ölür.” diyerek, sadece ve sadece Allah'a dayan mesajını vermektedir. Bu âyet ise, örümcek ağını kendilerine yuva yapanları, o kötü ağa sığınıp dayananları anlatıyor. Örümcek ağına sığınan sineklere ne olur. Onları o tuzağa düşüren örümcek yer. Dişi örümcek erkeğini bile aşılamadan sonra hemen kaçıp gitmezse, kolundan bacağından yakalayıp yemeye başlar. Örümcek ağı, işte böyle bir sığınak. Yani Allah'tan başkasına sığınan ve hâmî arayanlar, tıpkı örümcek ağına sığınan zavallı sinekler gibidir.

    "Evlerin en çürüğü örümcek evidir." ifadesine dikkat edecek olursak, ilmî bir gerçekle karşılaşırız. Çünkü ev ve ağ olarak örümcek yuvası en çürük en kötü sığınaktır, ama ip olarak aynı kalınlıktaki en güçlü çelik iplerden bile dört kat daha güçlüdür. İşte Kur'an âyetlerinin ifadesindeki incelik ve dikkat. Eğer Allah kelâmı olmasa idi 1400 sene önceki bir anlayışla iplerin en çürüğü örümcek ipidir, diye yanlış bir şey de zuhur edebilirdi. Ama Kur'anî dikkatte öyle bir yanlışlık asla olmaz, çünkü Allah'ın sonsuz ilminden gelmiş bir vahiydir. Onun için,

    "Kur'an'ı gereği gibi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Örümceği yaratan Allah, PEYGAMBERLERİ ile KURAN İNCİL TEVRAT RÜYALAR RENKLER SU BULUT RENKLİ TAŞTAN DAĞLAR YOLLAR HAVADAKİ OKSİJEN DUYGULARIMIZ PARMAK İZLERİMİZ HEPSİ ALLAH ESERİDİR, MAŞAALLAH.

      Sil
  9. Önce sorunun düzeltilmesi gerekir: Kur’an-ı Kerim, örümcek ağının zayıflığını değil, yuvanın zayıflığını nazara veriyor.

    Kur'an-ı Kerim'de, Cenab-ı Hak şöyle buyurur:

    "Allah'tan başka veli edinenlerin hâli, örümceğin durumu gibidir. Örümcek de bir yuva yapar; fakat yuvaların en zayıfı, örümceğin yuvasıdır; keşke bilseler!" (Ankebut, 29/41).

    Burada bilimin ortaya koyduğu ile Kur’an-ı Kerim’in bildirdiği arasında bir zıtlık yoktur. Kur’an-ı Kerim, teşbihlerle, yani benzetmelerle bir takım hakikatlere işaret eder. Bunu yaparken de avamın, yani ilim sahibi olmayan sıradan bir kimsenin de anlayabileceği şekilde örnekler verir. Bundan havas da, yani ilim sahipleri de hisselerini alırlar.

    Yukarıdaki ayette Cenab-ı Hak, kendisini bırakıp başka ilahlar edinenlerin halini, elle dokununca dahi parçalanıveren örümcek ağına benzetiyor. Böyle bir ev veya yuvanın ne kadar dayanıksız olduğunu, en cahil bir kimse dahi anlar. Ama bir serçe veya saksağan, ya da bir leylek yuvası öyle bir parmakla hafifçe dokunmakla bozulmaz.

    Örümcek ağının kendi inceliğine göre esnekliğinin ve dayanıklılığının, aynı kalınlıktaki başka cisimlerden daha dayanıklı olması, bu misale ters düşmez. Buradaki benzetmede nazara verilen, ağaç parçalarından yapılmış bir saksağan veya leylek yuvasını meydana getiren odun, yani selüloz moleküllerinin, örümceğin ağını meydana getiren moleküllerin esnek ve dayanıklılığıyla kıyaslama değildir. Burada Kur’an’ın dikkat çektiği husus, yuvanın dayanıksızlığıdır. Dolayısıyla misal tam yerinde ve bilime de uygundur.

    Ayrıca, Kur'an ayetleri, sınırlı sayıda kelime ve cümleleri bulunmakla beraber, sonsuz mânâ ifade etme gücüne sahiptir. Soruda geçen ayete bu açıdan da bakmak gerekir. Ayet Allah'tan başkasına sığınanların durumunu, en güzel bir temsille izah ediyor. Halkımız “Ağaca dayanma çürür, insana dayanma ölür.” diyerek, sadece ve sadece Allah'a dayan mesajını vermektedir. Bu âyet ise, örümcek ağını kendilerine yuva yapanları, o kötü ağa sığınıp dayananları anlatıyor. Örümcek ağına sığınan sineklere ne olur. Onları o tuzağa düşüren örümcek yer. Dişi örümcek erkeğini bile aşılamadan sonra hemen kaçıp gitmezse, kolundan bacağından yakalayıp yemeye başlar. Örümcek ağı, işte böyle bir sığınak. Yani Allah'tan başkasına sığınan ve hâmî arayanlar, tıpkı örümcek ağına sığınan zavallı sinekler gibidir.

    "Evlerin en çürüğü örümcek evidir." ifadesine dikkat edecek olursak, ilmî bir gerçekle karşılaşırız. Çünkü ev ve ağ olarak örümcek yuvası en çürük en kötü sığınaktır, ama ip olarak aynı kalınlıktaki en güçlü çelik iplerden bile dört kat daha güçlüdür. İşte Kur'an âyetlerinin ifadesindeki incelik ve dikkat. Eğer Allah kelâmı olmasa idi 1400 sene önceki bir anlayışla iplerin en çürüğü örümcek ipidir, diye yanlış bir şey de zuhur edebilirdi. Ama Kur'anî dikkatte öyle bir yanlışlık asla olmaz, çünkü Allah'ın sonsuz ilminden gelmiş bir vahiydir. Onun için,

    "Kur'an'ı gereği gibi

    YanıtlaSil
  10. Önce sorunun düzeltilmesi gerekir: Kur’an-ı Kerim, örümcek ağının zayıflığını değil, yuvanın zayıflığını nazara veriyor.

    Kur'an-ı Kerim'de, Cenab-ı Hak şöyle buyurur:

    "Allah'tan başka veli edinenlerin hâli, örümceğin durumu gibidir. Örümcek de bir yuva yapar; fakat yuvaların en zayıfı, örümceğin yuvasıdır; keşke bilseler!" (Ankebut, 29/41).

    Burada bilimin ortaya koyduğu ile Kur’an-ı Kerim’in bildirdiği arasında bir zıtlık yoktur. Kur’an-ı Kerim, teşbihlerle, yani benzetmelerle bir takım hakikatlere işaret eder. Bunu yaparken de avamın, yani ilim sahibi olmayan sıradan bir kimsenin de anlayabileceği şekilde örnekler verir. Bundan havas da, yani ilim sahipleri de hisselerini alırlar.

    Yukarıdaki ayette Cenab-ı Hak, kendisini bırakıp başka ilahlar edinenlerin halini, elle dokununca dahi parçalanıveren örümcek ağına benzetiyor. Böyle bir ev veya yuvanın ne kadar dayanıksız olduğunu, en cahil bir kimse dahi anlar. Ama bir serçe veya saksağan, ya da bir leylek yuvası öyle bir parmakla hafifçe dokunmakla bozulmaz.

    Örümcek ağının kendi inceliğine göre esnekliğinin ve dayanıklılığının, aynı kalınlıktaki başka cisimlerden daha dayanıklı olması, bu misale ters düşmez. Buradaki benzetmede nazara verilen, ağaç parçalarından yapılmış bir saksağan veya leylek yuvasını meydana getiren odun, yani selüloz moleküllerinin, örümceğin ağını meydana getiren moleküllerin esnek ve dayanıklılığıyla kıyaslama değildir. Burada Kur’an’ın dikkat çektiği husus, yuvanın dayanıksızlığıdır. Dolayısıyla misal tam yerinde ve bilime de uygundur.

    Ayrıca, Kur'an ayetleri, sınırlı sayıda kelime ve cümleleri bulunmakla beraber, sonsuz mânâ ifade etme gücüne sahiptir. Soruda geçen ayete bu açıdan da bakmak gerekir. Ayet Allah'tan başkasına sığınanların durumunu, en güzel bir temsille izah ediyor. Halkımız “Ağaca dayanma çürür, insana dayanma ölür.” diyerek, sadece ve sadece Allah'a dayan mesajını vermektedir. Bu âyet ise, örümcek ağını kendilerine yuva yapanları, o kötü ağa sığınıp dayananları anlatıyor. Örümcek ağına sığınan sineklere ne olur. Onları o tuzağa düşüren örümcek yer. Dişi örümcek erkeğini bile aşılamadan sonra hemen kaçıp gitmezse, kolundan bacağından yakalayıp yemeye başlar. Örümcek ağı, işte böyle bir sığınak. Yani Allah'tan başkasına sığınan ve hâmî arayanlar, tıpkı örümcek ağına sığınan zavallı sinekler gibidir.

    "Evlerin en çürüğü örümcek evidir." ifadesine dikkat edecek olursak, ilmî bir gerçekle karşılaşırız. Çünkü ev ve ağ olarak örümcek yuvası en çürük en kötü sığınaktır, ama ip olarak aynı kalınlıktaki en güçlü çelik iplerden bile dört kat daha güçlüdür. İşte Kur'an âyetlerinin ifadesindeki incelik ve dikkat. Eğer Allah kelâmı olmasa idi 1400 sene önceki bir anlayışla iplerin en çürüğü örümcek ipidir, diye yanlış bir şey de zuhur edebilirdi. Ama Kur'anî dikkatte öyle bir yanlışlık asla olmaz, çünkü Allah'ın sonsuz ilminden gelmiş bir vahiydir. Onun için,

    "Kur'an'ı gereği gibi

    YanıtlaSil
  11. Not: Ümit Şimşek’in “Yuvaların en zayıfı ÖRÜMCEK AĞI... “ isimli şu makalesini de okumanızı tavsiye ederiz:

    ÖRÜMCEK AĞI, yuvaların en zayıfıdır: her iki anlamıyla da.

    İlk olarak akla gelen anlam, milimetrenin yüzde biri kalınlığındaki ağın sağlam bir yuva teşkil etmeyeceğidir. Bunun doğruluğunda kuşku yoktur. Termit gibi, bir santim boyundaki kör bir böcek, içinde bir milyon nüfusu barındıracak depreme dayanıklı gökdelenler inşa ederken, örümceğin ördüğü ağ, bir çalı süpürgesinin ucunda son buluverir. Hattâ çoğu zaman örümcek ağının süpürgeyi bekleyecek kadar ömrü de olmaz. Bahçe örümceği, ördüğü ağı her gün yer ve yeniden yapar! Örümcek ağı kalıcı ve sağlam bir konut olarak hizmet vermek üzere değil, böcek yakalamak için düzenlenmiştir.

    Diğer yandan, âyette geçen "beyt", yani, “ev” sözcüğü, aynı zamanda “yuva” anlamını da ifade ederek aile hayatını çağrıştırmaktadır ki, bu açıdan bakıldığında da, örümcek ağı, zayıflık konusunda verilebilecek en tipik örneği teşkil eder

    Eğer örümceğin aile hayatından söz edilecekse, daha ailenin kuruluşunda karşımıza ölümcül ilişkiler çıkar. Çünkü baba örümceğin ilişkiden sonra sağ kalma şansı pek zayıftır. Bazı türlerde dişinin ancak yüzde biri kadar cüssesi bulunan erkek örümcek, hele ilişkiden sonra gücünü tüketmiş halde iken, dişinin önünde hazır bir lokma teşkil eder. Gerçi kaçabilirse kaçar; fakat çoğu zaman buna dermanı yoktur. Kaçamadığı takdirde ise dişi örümcek tarafından yutulma ihtimali pek yüksektir. Hattâ bazı türlerde, ilişki sırasında veya hemen sonrasında erkek kendiliğinden ölüverir.

    Erkeğini her ne kadar haklamış olsa da, dişi örümceğin de istikbali çok parlak değildir. Çoğu örümcek türlerinde, o da yumurtladıktan bir süre sonra, yavrularının yumurtadan çıkışını göremeden ölür.

    Örümcek ailesinin ölümcül ilişkileri bu kadarla bitmez. Yavrular yumurtadan çıkmaya başladığında, sona kalanlar yine tehlike altındadır. Eğer ilk çıkan yavrular kendi yumurta kabuklarını gövdeye indirdikten sonra etrafta yiyecek bir şey bulamazlarsa, döner, henüz yumurtadan çıkmamış olan kardeşlerini yerler.

    Kardeşini yiyen, hemcinsini niye yemesin ki? Örümcek yetiştirerek onların ağından yararlanmayı insanlar yüzyıllarca hayal etmiş, ancak bir türlü başaramamışlardır. Çünkü örümcekleri bir arada tutmanın yolunu kimse bulamamış; ne zaman böyle bir şeye teşebbüs edilecek olsa örümceklerin birbirini yedikleri görülmüştür.

    Böylece, örümceğin aile hayatı, anne, baba, yavru, kardeş ve hemcins arasındakilerin tümünü kapsayan bir ölümcül ilişkiler yumağı hâlinde karşımıza çıkmakta ve, âyetin mucizeli ifadesiyle, “yuvaların en zayıfını” gözlerimizin önüne sermektedir.

    Gerçi otuz bin kadar türüyle, örümcekler oldukça geniş bir âlem teşkil ederler; bu türler arasında farklı özellikler ve farklı hayat biçimleriyle karşılaşabiliriz. Ancak örümceğin aile hayatından, genel bir ifadeyle anlatacaklarımız bundan ibarettir.

    Allah’tan başkalarını dost edinerek işlerini onlara havale eden ve onlardan yardım, iyilik ve koruma umanların da bu ilişkilerden bekleyebilecekleri sonuç, ya yutmak veya yutulmaktan başka bir şey değildir ki, buna dair verilebilecek en canlı ve en kapsamlı örnek, örümceğin yuvasıdır.

    Fakat örümceğin de hakkını vermeden geçmeyelim.

    Hiç kuşku yok ki, Allah, yarattığı her mahlûk gibi, örümceği de bir hikmetle ve belli görevlerle yaratmış, onu da İlâhî hikmetinin ve sanatının mucizevî eserleriyle süslemiştir. Fakat ona güçlü bir yuva ihsan etmemiş, aile bağlarından fazlaca bir nasip vermemiştir, o kadar. Lâkin, Yer ve Gökler Rabbinin kudreti, bazen zayıfların da en zayıfında tecellî eder de, dünyada kendilerinden güçlü kimsenin bulunmadığını sananlara dersini öylece verir.

    Örümceğin o zayıf ağına, Allah düşmanlarının en amansız saldırıları karşısında Kâinat Efendisini (asm) korumuş olmak gibi bir şeref yetmez mi?

    İlave bilgi için tıklayınız:

    Bir Kur'an Mucizesi: Örümcek

    YanıtlaSil
  12. Not: Ümit Şimşek’in “Yuvaların en zayıfı ÖRÜMCEK AĞI... “ isimli şu makalesini de okumanızı tavsiye ederiz:

    ÖRÜMCEK AĞI, yuvaların en zayıfıdır: her iki anlamıyla da.

    İlk olarak akla gelen anlam, milimetrenin yüzde biri kalınlığındaki ağın sağlam bir yuva teşkil etmeyeceğidir. Bunun doğruluğunda kuşku yoktur. Termit gibi, bir santim boyundaki kör bir böcek, içinde bir milyon nüfusu barındıracak depreme dayanıklı gökdelenler inşa ederken, örümceğin ördüğü ağ, bir çalı süpürgesinin ucunda son buluverir. Hattâ çoğu zaman örümcek ağının süpürgeyi bekleyecek kadar ömrü de olmaz. Bahçe örümceği, ördüğü ağı her gün yer ve yeniden yapar! Örümcek ağı kalıcı ve sağlam bir konut olarak hizmet vermek üzere değil, böcek yakalamak için düzenlenmiştir.

    Diğer yandan, âyette geçen "beyt", yani, “ev” sözcüğü, aynı zamanda “yuva” anlamını da ifade ederek aile hayatını çağrıştırmaktadır ki, bu açıdan bakıldığında da, örümcek ağı, zayıflık konusunda verilebilecek en tipik örneği teşkil eder

    Eğer örümceğin aile hayatından söz edilecekse, daha ailenin kuruluşunda karşımıza ölümcül ilişkiler çıkar. Çünkü baba örümceğin ilişkiden sonra sağ kalma şansı pek zayıftır. Bazı türlerde dişinin ancak yüzde biri kadar cüssesi bulunan erkek örümcek, hele ilişkiden sonra gücünü tüketmiş halde iken, dişinin önünde hazır bir lokma teşkil eder. Gerçi kaçabilirse kaçar; fakat çoğu zaman buna dermanı yoktur. Kaçamadığı takdirde ise dişi örümcek tarafından yutulma ihtimali pek yüksektir. Hattâ bazı türlerde, ilişki sırasında veya hemen sonrasında erkek kendiliğinden ölüverir.

    Erkeğini her ne kadar haklamış olsa da, dişi örümceğin de istikbali çok parlak değildir. Çoğu örümcek türlerinde, o da yumurtladıktan bir süre sonra, yavrularının yumurtadan çıkışını göremeden ölür.

    Örümcek ailesinin ölümcül ilişkileri bu kadarla bitmez. Yavrular yumurtadan çıkmaya başladığında, sona kalanlar yine tehlike altındadır. Eğer ilk çıkan yavrular kendi yumurta kabuklarını gövdeye indirdikten sonra etrafta yiyecek bir şey bulamazlarsa, döner, henüz yumurtadan çıkmamış olan kardeşlerini yerler.

    Kardeşini yiyen, hemcinsini niye yemesin ki? Örümcek yetiştirerek onların ağından yararlanmayı insanlar yüzyıllarca hayal etmiş, ancak bir türlü başaramamışlardır. Çünkü örümcekleri bir arada tutmanın yolunu kimse bulamamış; ne zaman böyle bir şeye teşebbüs edilecek olsa örümceklerin birbirini yedikleri görülmüştür.

    Böylece, örümceğin aile hayatı, anne, baba, yavru, kardeş ve hemcins arasındakilerin tümünü kapsayan bir ölümcül ilişkiler yumağı hâlinde karşımıza çıkmakta ve, âyetin mucizeli ifadesiyle, “yuvaların en zayıfını” gözlerimizin önüne sermektedir.

    Gerçi otuz bin kadar türüyle, örümcekler oldukça geniş bir âlem teşkil ederler; bu türler arasında farklı özellikler ve farklı hayat biçimleriyle karşılaşabiliriz. Ancak örümceğin aile hayatından, genel bir ifadeyle anlatacaklarımız bundan ibarettir.

    Allah’tan başkalarını dost edinerek işlerini onlara havale eden ve onlardan yardım, iyilik ve koruma umanların da bu ilişkilerden bekleyebilecekleri sonuç, ya yutmak veya yutulmaktan başka bir şey değildir ki, buna dair verilebilecek en canlı ve en kapsamlı örnek, örümceğin yuvasıdır.

    Fakat örümceğin de hakkını vermeden geçmeyelim.

    Hiç kuşku yok ki, Allah, yarattığı her mahlûk gibi, örümceği de bir hikmetle ve belli görevlerle yaratmış, onu da İlâhî hikmetinin ve sanatının mucizevî eserleriyle süslemiştir. Fakat ona güçlü bir yuva ihsan etmemiş, aile bağlarından fazlaca bir nasip vermemiştir, o kadar. Lâkin, Yer ve Gökler Rabbinin kudreti, bazen zayıfların da en zayıfında tecellî eder de, dünyada kendilerinden güçlü kimsenin bulunmadığını sananlara dersini öylece verir.

    Örümceğin o zayıf ağına, Allah düşmanlarının en amansız saldırıları karşısında Kâinat Efendisini (asm) korumuş olmak gibi bir şeref yetmez mi?

    İlave bilgi için tıklayınız:

    Bir Kur'an Mucizesi: Örümcek

    YanıtlaSil
  13. Yırtınmaya gerek yok. Çatlasan da patlasan da sonuç değişmez. Bakıyorum da müslümanlar hemen hakaret etmeyi tercih ediyorlar. Hiç düşündünüz mü neden?

    ÇÜNKÜ HAKARET ETMEYİ KURANDAN ÖĞRENİYORLAR.

    İnsanları sürekli aşağılayan, ayıran, bölen ve kimisini kimisine üstün kılan... kuranı okuyan anca ayrışıp dövüşür ve hakaret eder. Çatlayıp patlamaya gerek yok kardeşim. Kuran bazı insanların gözünde eski bir masal kitabıdır. Bu seni niye sinir ediyor ki, sanane! He bir şeyler öğrenmek istiyorsan bağnazlıktan kurtul artık!

    saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aga Kur'an dan öğrendikleri yok, Allaha sovenler Kabeye sovenler de mi Kur'an dan ogreniyor. Her kim Kur'an i savunayim diye hakaret ederse o onun yanlisidir.

      Sil
  14. https://www.youtube.com/watch?v=ksEUe3RIfRU

    YanıtlaSil
  15. https://www.youtube.com/watch?v=ksEUe3RIfRU sadece izlemeniz yeterli ,, uzun weya sıkıcı deil.!

    YanıtlaSil
  16. Kadir SADIÇ

    Çok bilmiş bilim adamımıza birinci kötü haber;
    Zebur ayrı bir kitaptır ve genelde yazarı Davud'dur. Yani Musa'ya ait olan Tevrat'a dahil değildir.

    Kutsal kitaplar hakkında ahkâm kesen biri, bu küçük ayrıntıyı bilmesi gerekir.


    İkinci kötü haber;

    Zebur'da geçen kelime de ''BEYT''tir. Arapça ve ibranice akraba dil olduklarından benzerlik hemen görülebilir.

    'ăsher qâṭaṭ kesel bayith ‛akkâbı̂ysh mibṭâch
    O şey ki kırılır güvendiği, EVİDİR ÖRÜMCEĞİN dayandığı

    shâ‛an ‛al bayith lôh ‛âmad châzaq lôh qûm
    Yaslanır (örümcek) EVİNE (ama)tutmaz, (ona)tutunur (ama) taşımaz


    Hadi şimdi oturup bu gerçekler ışığında yeni bir bilimsel makale yazın… :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kadir Sadıç
      Hay ALLAH! Ben de Zebur kitabıyla Eyup kitabını karıştırmışım. :)
      Her ne Kadar ''Eyup kitabının yazarı da Musa'dır diye bir görüş varsa da yine de Tevrat'tan sayılmaz.

      Sil
  17. Allah'a inanan biriyim Allah'ın var olduğunu biliyorum. bana göre de burada örümcek ağı örümceğin yuvası olarak görülmüş, örümcek ağının zayıflığı vurgulanmak istenmiş yani çok çabuk kolay bir şekilde tahrip edilebildiği yok olabildiği dayanıksız olduğu. Bu ifade dışında yapılan ifadeler sadece olayı carpirtmaktir akla yatmayan konunun akla yatmasıni sağlamaya yönelik ifade ve cabalardir.

    YanıtlaSil
  18. Erica Jong hanımefendi Allah gözden kaçırdı iddianız. yanlış tercüme edilmiş meallelere baktığınız için böyle anlamanız normaldir. işte doğru tercüme edilmiş ayeti kerime 👍 ayrıca ayetlerin birine baktığınızda onun bağlantılarını da okumayı Allahu Teala gene kur'an-ı Kerim'de emrediyor. yanlış anlamamayı işin doğrusunu öğrenmek için. 🥰 https://www.suleymaniyevakfimeali.com/Meal/Ankebut.htm#41
    Allah ile aralarına veliler koyanların durumu, bir yuva/aile kurmuş dişi örümceğin durumu gibidir. (Aile ilişkileri açısından) en zayıf yuva, kesinlikle örümcek yuvasıdır. Keşke bunu bilselerdi[*]. https://www.suleymaniyevakfimeali.com/Meal/Ankebut.htm#45
    Sana vahyedilen bu Kitabı bağlantılarıyla birlikte oku[1*], namazı da düzgün ve sürekli kıl[2*]. Namaz, cinsel günahlardan[3*] ve kötü şeylerden sakındırır. Allah’ın zikri /Allah'a ait doğru bilgi elbette her şeyden büyüktür /önemlidir. Allah, yaptığınız her işi bilir.

    YanıtlaSil